Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
able
/ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen;
USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
absolute
/ˈæb.sə.luːt/ = ADJECTIVE: kesin, salt, tam, saf, kayıtsız şartsız, sınırsız, mutlâk, katışıksız;
USER: kesin, mutlak, mutlak bir, absolute, salt
GT
GD
C
H
L
M
O
absolutely
/ˌabsəˈlo͞otlē/ = ADVERB: kesinlikle, tamamen, muhakkak, elbette, mutlâka;
USER: kesinlikle, tamamen, mutlaka, absolutely, mutlak, mutlak
GT
GD
C
H
L
M
O
access
/ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti;
VERB: bağlamak;
USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
across
/əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından;
ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde;
USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
action
/ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi;
USER: eylem, hareket, aksiyon, eylemi, harekete
GT
GD
C
H
L
M
O
actionable
/ˈæk.ʃən.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: dava edilebilir, dava konusu olabilir;
USER: dava edilebilir, eyleme, harekete, işleme, dava
GT
GD
C
H
L
M
O
actions
/ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi;
USER: eylemler, eylemleri, eylem, işlemleri, eylemlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
activities
/ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyetler, etkinlikler;
USER: faaliyetler, etkinlikler, faaliyetleri, faaliyetlerini, faaliyetlerinin, faaliyetlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
actually
/ˈæk.tʃu.ə.li/ = ADVERB: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, sahiden, sahi;
USER: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, doğrusu
GT
GD
C
H
L
M
O
add
/æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak;
USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
adds
/æd/ = USER: ekler, katıyor, ekliyor, ekleyen, katar
GT
GD
C
H
L
M
O
administrators
/ədˈminəˌstrātər/ = NOUN: yönetici, idareci, müdür, vekil, vasi;
USER: yöneticileri, yöneticiler, yöneticilerin, yöneticilerinin, yönetici
GT
GD
C
H
L
M
O
adopt
/əˈdɒpt/ = VERB: kabul etmek, itiraf etmek, almak, içeri almak, meydan vermek;
USER: benimsemek, kabul, benimsemeye, benimsenmesi, evlat
GT
GD
C
H
L
M
O
adopters
/əˈdɒptər/ = USER: benimseyenler, benimseyen, uygulayıcılara, Uygulanması, Olarak Uygulanması
GT
GD
C
H
L
M
O
advise
/ədˈvaɪz/ = VERB: bildirmek, tavsiye etmek, uyarmak, öğütlemek, öğüt vermek, fikir vermek, haber vermek, nasihat etmek, akıl vermek;
USER: bildirmek, tavsiye, tavsiyelerde, tavsiye ederiz, danışmanlık
GT
GD
C
H
L
M
O
again
/əˈɡenst/ = ADVERB: tekrar, yeniden, yine, bir daha, gene, ayrıca, üstelik;
USER: tekrar, yeniden, yine, daha, again, again
GT
GD
C
H
L
M
O
agent
/ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse;
USER: ajan, madde, maddesi, ajanı, aracı
GT
GD
C
H
L
M
O
agents
/ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse;
USER: ajanlar, maddeler, maddeleri, acentaları, ajanları
GT
GD
C
H
L
M
O
agile
/ˈædʒ.aɪl/ = ADJECTIVE: çevik, atik, kıvrak, becerikli;
USER: çevik, Agile, çevik bir, atik, atak
GT
GD
C
H
L
M
O
agility
/ˈædʒ.aɪl/ = NOUN: çeviklik, kıvraklık, atiklik, beceriklilik;
USER: çeviklik, çevikliği, çevikliğini, ataklık, çevik
GT
GD
C
H
L
M
O
agnostic
/æɡˈnɒs.tɪk/ = ADJECTIVE: agnostik, agnostisizm ile ilgili;
NOUN: agnostik, bilinemezci;
USER: agnostik, Agnostic, bilinemezci, Agnostic Sigara, Agnostic Aradığınız
GT
GD
C
H
L
M
O
ai
/ˌeɪˈaɪ/ = ABBREVIATION: Her şey dahil;
USER: ai, Al, YZ, yapay zeka
GT
GD
C
H
L
M
O
air
/eər/ = NOUN: hava, yayın, gökyüzü, tavır, esinti, nağme, fiyaka, hafif rüzgâr;
ADJECTIVE: hava;
VERB: havalandırmak, kurutmak, güneşe sermek;
USER: hava, uçak, pnömatik, air, havada
GT
GD
C
H
L
M
O
airline
/ˈeə.laɪn/ = NOUN: havayolu;
USER: havayolu, havayolunun, hava yolu, Havayoluna, uçak
GT
GD
C
H
L
M
O
airport
/ˈeə.pɔːt/ = NOUN: havalimanı, havaalanı;
USER: havaalanı, havaliman, havaalanına, havaalanından, havalimanı
GT
GD
C
H
L
M
O
alexa
= USER: alexa, Dünya Genelinde
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
allow
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: izin vermek, izin, sağlar, olanak, izin verir
GT
GD
C
H
L
M
O
allowing
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: izin, sağlayan, sağlar, izin veren, sağlayarak
GT
GD
C
H
L
M
O
already
/ɔːlˈred.i/ = ADVERB: zaten, önceden, şimdiden, çoktan, bile;
USER: zaten, önceden, önce, şimdiden, çoktan, çoktan
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
always
/ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar;
USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep
GT
GD
C
H
L
M
O
am
/æm/ = USER: Zamanı, duyuyorum, ben, değilim, ÖS, ÖS
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
analogy
/əˈnæl.ə.dʒi/ = NOUN: analoji, benzerlik, benzeşim, kıyas, karşılaştırma, örnekseme;
USER: analoji, benzetme, benzerlik, benzetmesi, kıyas
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
announcement
/əˈnaʊns.mənt/ = NOUN: duyuru, ilan, anons, bildiri, haber, duyurma, bildirme, ilan etme;
USER: duyuru, yerlestirmek İlan, ilan, duyurusu, açıklama
GT
GD
C
H
L
M
O
another
/əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür;
PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür;
USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka
GT
GD
C
H
L
M
O
answer
/ˈɑːn.sər/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, çözüm, tepki, misilleme;
VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak;
USER: cevap, answer, cevaplamak, yanıt, yanıtlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
answers
/ˈɑːn.sər/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, çözüm, tepki, misilleme;
VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak;
USER: cevaplar, cevap, cevapları, yanıtlar, yanıt
GT
GD
C
H
L
M
O
any
/ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz;
ADVERB: hiç, daha, biraz;
PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne;
USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her
GT
GD
C
H
L
M
O
anybody
/ˈen.iˌbɒd.i/ = PRONOUN: kimse, herhangi biri, hiç kimse, kim olsa;
USER: kimse, herkes, kimseye, kimseyi, kimsenin
GT
GD
C
H
L
M
O
apis
/ˌeɪ.piˈaɪ/ = USER: apis, API'leri, API, API'ler, API'ları
GT
GD
C
H
L
M
O
app
/æp/ = USER: uygulaması, app, uygulama, uygulamayı, uygulamasını
GT
GD
C
H
L
M
O
appear
/əˈpɪər/ = VERB: görünmek, gözükmek, belirmek, benzemek, ortaya çıkmak, belli olmak, anlaşılmak, gibi gelmek;
USER: görünür, görüntülenir, görünmesini, görünen, görünebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
apple
/ˈæp.l̩/ = NOUN: elma;
USER: elma, apple, Apple'ın, elmalı
GT
GD
C
H
L
M
O
application
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulama, uygulaması, başvuru, uygulamanın, uygulamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
applications
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
applies
/əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak;
USER: geçerlidir, geçerli, uygulanır, de geçerlidir, uygular, uygular
GT
GD
C
H
L
M
O
appropriately
/əˈprəʊ.pri.ət/ = ADVERB: uygun olarak;
USER: uygun olarak, uygun, uygun şekilde, uygun bir, uygun bir şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
apps
/æp/ = USER: uygulamaları, uygulamalar, apps, uygulama, fazlası
GT
GD
C
H
L
M
O
apt
/æpt/ = ADJECTIVE: uygun, yerinde, eğilimli, zeki, eğimli;
USER: uygun, apt, yerinde, eğilimli
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
aren
/ɑːnt/ = USER: değil mi, aren, öyle değil, öyle, değiller, değiller
GT
GD
C
H
L
M
O
arguably
/ˈɑːɡ.ju.ə.bli/ = USER: belki, tartışmalı, muhtemelen, tartışmasız, arguably
GT
GD
C
H
L
M
O
arrive
/əˈraɪv/ = VERB: varmak, ulaşmak, gelmek, gelip çatmak, doğmak, başarmak, başarı kazanmak;
USER: varmak, gelmesi, geliyor, ulaşmak, geldiğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
article
/ˈɑː.tɪ.kl̩/ = NOUN: makale, madde, yazı, eşya, nesne, fıkra, bent, şey;
VERB: sözleşmeyle bağlamak, çırak olarak vermek;
USER: makale, makalede, makaleyi, makalenin
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
ask
/ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak;
USER: sormak, isteyin, sorun, sorabilir, sor, sor
GT
GD
C
H
L
M
O
asked
/ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak;
USER: sordu, istedi, sorulan, soruldu, sordum
GT
GD
C
H
L
M
O
asking
/ɑːsk/ = NOUN: isteme;
USER: isteme, soran, isteyen, sorarak, soruyor, soruyor
GT
GD
C
H
L
M
O
asks
/ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak;
USER: diye soruyor, soruyor, sorar, ister, soran, soran
GT
GD
C
H
L
M
O
aspect
/ˈæs.pekt/ = NOUN: görünüm, görünüş, yön, görüş, cephe, hal, çehre, tavır, bakım;
USER: görünüm, görünüş, yön, yönü, boy
GT
GD
C
H
L
M
O
assess
/əˈses/ = VERB: belirlemek, değer biçmek, değerini bilmek, para cezası vermek;
USER: belirlemek, değerlendirmek, değerlendirilmesi, değerlendirme, değerlendirir
GT
GD
C
H
L
M
O
assistant
/əˈsɪs.tənt/ = NOUN: yardımcı, asistan, muavin, tezgâhtar;
ADJECTIVE: yardımcı;
USER: asistan, yardımcı, asistanı, yardımcısı, Assistant
GT
GD
C
H
L
M
O
assistants
/əˈsɪs.tənt/ = NOUN: yardımcı, asistan, muavin, tezgâhtar;
USER: yardımcıları, asistanlar, görevlisi, asistanları, görevlileri
GT
GD
C
H
L
M
O
associated
/əˈsəʊ.si.eɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşmiş;
USER: ilişkili, ilgili, bağlantılı, ilişkilidir, ilişkilendirilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
assuming
/əˈso͞om/ = ADJECTIVE: kibirli, küstah, kendini beğenmiş;
USER: varsayarak, varsayılarak, varsayarsak, varsayımıyla, varsayımına
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
attuned
/əˈtjuːnd/ = VERB: akort etmek, alıştırmak, uydurmak;
USER: uyum, attuned, uydurulmuş, alıştırılır, inisiye
GT
GD
C
H
L
M
O
automate
/ˈɔː.tə.meɪt/ = VERB: otomatikleştirmek, makineleştirmek;
USER: otomatikleştirmek, otomatik, otomatik hale, otomatikleştirebilirsiniz, otomatikleştirme
GT
GD
C
H
L
M
O
automatically
/ˌɔː.təˈmæt.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: otomatik olarak, kendiliğinden, otomatikman, kendi kendine, istemsiz olarak;
USER: otomatik olarak, otomatik, kendiliğinden, otomatikman, otomatikman
GT
GD
C
H
L
M
O
awareness
/əˈweə.nəs/ = NOUN: farkında olma, haberdar olma;
USER: farkında olma, farkındalık, bilinci, bilinç, bilincini
GT
GD
C
H
L
M
O
away
/əˈweɪ/ = ADVERB: uzak, uzakta, uzağa, yok, durmadan, bir yana, devamlı;
ADJECTIVE: deplasmanda, rakip sahada;
NOUN: deplasman maçı;
USER: uzak, uzakta, uzaklıkta, uzaklıktadır, away, away
GT
GD
C
H
L
M
O
back
/bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt;
ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki;
ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe;
USER: geri, arka, tekrar, sırt, back
GT
GD
C
H
L
M
O
backend
= USER: arka uç, backend, uç, arkaplanı
GT
GD
C
H
L
M
O
backups
/ˈbæk.ʌp/ = NOUN: yedek, destek, yardım, trafik sıkışıklığı;
USER: yedekleme, yedekleri, yedeklemeler, yedeklerini, yedeklemeleri
GT
GD
C
H
L
M
O
bank
/bæŋk/ = NOUN: banka, sahil, kıyı, banko, set, küme, yığın, yokuş, tuş arası, uçağın bir yana yatması;
VERB: parasal işlerini yapmak, para sürmek;
USER: banka, Bankası, Bank, kulübesi, bankanın
GT
GD
C
H
L
M
O
based
/-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş;
USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
basically
/ˈbeɪ.sɪ.kəl.i/ = ADVERB: temel olarak, aslında, esasında, kökünden;
USER: temel olarak, temelde, temel, esas, aslında
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
because
/bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için;
USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
become
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur
GT
GD
C
H
L
M
O
becomes
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olur, hale, hale gelir, haline gelir, haline
GT
GD
C
H
L
M
O
been
/biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
before
/bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde;
PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde;
CONJUNCTION: önce;
USER: önce, öncesi, daha önce, önceki
GT
GD
C
H
L
M
O
behavior
/bɪˈheɪ.vjər/ = NOUN: davranış, tutum, hareket, tavır, hareket tarzı;
USER: davranış, davranışı, davranışını, davranışları
GT
GD
C
H
L
M
O
behaviors
/bɪˈheɪ·vjər/ = NOUN: davranış, davranış, tutum, tutum, hareket, hareket, tavır, tavır, hareket tarzı, hareket tarzı;
USER: davranışları, davranışlar, davranışlarını, davranış, davranışların
GT
GD
C
H
L
M
O
behind
/bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde;
ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya;
USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından
GT
GD
C
H
L
M
O
beholden
/bɪˈhəʊl.dən/ = ADJECTIVE: borçlu, minnettar;
USER: borçlu, minnettar, minneti olmayan, minneti, göbekten bağlı
GT
GD
C
H
L
M
O
being
/ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı;
USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
believe
/bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak;
USER: inanmak, inanıyorum, inanıyoruz, inanıyor, iman, iman
GT
GD
C
H
L
M
O
below
/bɪˈləʊ/ = PREPOSITION: altında, aşağı, altta;
ADVERB: aşağıda, altında, altında, aşağı, altta, alt katta, yeryüzünde, cehennemde, düşük rütbede, rütbece altında;
USER: altında, aşağıda, aşağıdaki, aşağıya, altına, altına
GT
GD
C
H
L
M
O
best
/best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf;
ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde;
VERB: yenmek, geçmek, alt etmek;
USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok
GT
GD
C
H
L
M
O
better
/ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel;
ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi;
VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek;
NOUN: daha iyisi, üstün kimse;
USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
between
/bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında;
ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada;
USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında
GT
GD
C
H
L
M
O
big
/bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi;
ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle;
USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman
GT
GD
C
H
L
M
O
bill
/bɪl/ = NOUN: fatura, tasarı, banknot, senet, hesap, tahvil, gaga, burun, kâğıt para, afiş;
VERB: fatura etmek, fatura çıkarmak;
USER: fatura, faturası, tasarıyı, tasarı, bill
GT
GD
C
H
L
M
O
bot
/bɒt/ = USER: bot, botu
GT
GD
C
H
L
M
O
both
/bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de;
USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki
GT
GD
C
H
L
M
O
bother
/ˈbɒð.ər/ = NOUN: zahmet, sıkıntı, dert, baş belâsı;
VERB: rahatsız etmek, sıkmak, canını sıkmak, üzülmek, daraltmak, can sıkmak, musallat olmak, sinir bozmak;
USER: zahmet, rahatsız, bother, uğraşmadı, hiç rahatsız
GT
GD
C
H
L
M
O
bots
/bɒt/ = USER: botlar, botlara, botlara karşı, bot, botları
GT
GD
C
H
L
M
O
bridge
/brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç;
VERB: köprü kurmak, köprü yapmak;
USER: köprü, köprüsü, köprünün, bridge, köprüyü
GT
GD
C
H
L
M
O
bring
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getirmek, getirebilir, getirecek, getir, getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
brings
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getiriyor, getirir, getiren, getirmektedir, getirdiği
GT
GD
C
H
L
M
O
build
/bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış;
VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek;
USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak
GT
GD
C
H
L
M
O
building
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman;
USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat
GT
GD
C
H
L
M
O
built
/ˌbɪltˈɪn/ = ADJECTIVE: yapılı, inşa etmiş tarihi;
USER: yapılı, inşa, yerleşik, inşa edilmiş, dahili
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
businesses
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: işletmeler, işletmelerin, iş, işletme, işletmelere
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
buyers
/ˈbaɪ.ər/ = NOUN: alıcı, müşteri, satın almacı, satın alma görevlisi;
USER: alıcılar, alıcı, alıcıların, alıcıları, alıcılara
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
c
/ˌsiː.plʌsˈplʌs/ = NOUN: yüz;
USER: c,
GT
GD
C
H
L
M
O
calendar
/ˈkæl.ɪn.dər/ = NOUN: takvim, almanak, yıllık, liste, sicil, kütük, mahkeme günü;
VERB: kaydetmek, düzenlemek;
USER: takvim, Takvime, Calendar, takvimi, ajanda
GT
GD
C
H
L
M
O
call
/kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş;
VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek;
USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır
GT
GD
C
H
L
M
O
called
/kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen;
USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı
GT
GD
C
H
L
M
O
calls
/kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret;
VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek;
USER: çağrı, aramalar, arama, çağrıları, aramaları
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
capabilities
/ˌkāpəˈbilitē/ = NOUN: yetenek, kapasite, kabiliyet, güç, iktidar;
USER: yetenekleri, yeteneklerini, özellikleri, yetenekler, özelliklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
capacity
/kəˈpæs.ə.ti/ = NOUN: kapasite, hacim, güç, yetenek, verim, kabiliyet, sıfat, yeterlik, iktidar;
ADJECTIVE: azami, maksimum, dolu, ful;
USER: kapasite, kapasitesi, kapasiteli, kapasitesini, kapasitesine
GT
GD
C
H
L
M
O
car
/kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü;
USER: araba, arabayı, araç, el araba, otomobil
GT
GD
C
H
L
M
O
care
/keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış;
VERB: ilgilenmek, özen göstermek;
USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat
GT
GD
C
H
L
M
O
case
/keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek;
USER: durum, durumda, durumunda, halinde, vaka
GT
GD
C
H
L
M
O
cases
/keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek;
USER: durumlarda, durumda, olgularda, olgu, olguda
GT
GD
C
H
L
M
O
causing
/kɔːz/ = VERB: neden olmak, sebep olmak, doğurmak, yol açmak, meydan vermek;
USER: neden, neden olan, sebep, yol, yol açan
GT
GD
C
H
L
M
O
center
/ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, orta, odak, punta, göbek, orta alan, santra, ılımlı kimse;
VERB: ortalamak, ortaya gelmek, merkezde toplamak, merkezde toplanmak;
USER: merkez, merkezi, Center, merkezine, merkezinde
GT
GD
C
H
L
M
O
centralized
/ˈsen.trə.laɪz/ = VERB: merkezleştirmek, merkezde toplamak, merkeze bağlamak, merkezleşmek, merkeze bağlanmak;
USER: merkezi, merkezi bir, merkezileştirilmiş, merkezileşmiş, merkeziyetçi
GT
GD
C
H
L
M
O
centrally
/ˈsen.trə.li/ = USER: merkezi, merkezi bir, merkezi olarak, centrally, merkezinde
GT
GD
C
H
L
M
O
certain
/ˈsɜː.tən/ = ADJECTIVE: belirli, belli, kesin, emin, belirlenmiş, muhakkak, güvenilir, kuşkusuz, şüphesiz, herhangi bir, falanca, mutlâk;
USER: belli, belirli, bazı, belirli bir, belli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
chain
/tʃeɪn/ = NOUN: zincir, dizi, silsile, ölçme zinciri, boyunduruk, sınırlama;
VERB: zincirlemek, zincire vurmak, ölçme zinciri ile ölçmek, kayıt altına almak;
ADJECTIVE: seri;
USER: zincir, zinciri, zincirinin, zincirli, zincirinde
GT
GD
C
H
L
M
O
challenges
/ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek;
NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma;
USER: zorluklar, sorunlar, zorlukları, sorunları, zorluklarla
GT
GD
C
H
L
M
O
change
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
changing
/ˈtʃeɪn.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: değişen;
NOUN: değiştirme, değişim, değişme, bozma;
USER: değişen, değiştirerek, değiştirme, değişiyor, değiştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
channel
/ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön;
VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek;
USER: kanal, kanalı, kanallı, kanalın, kanala
GT
GD
C
H
L
M
O
channels
/ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön;
VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek;
USER: kanallar, kanal, kanalları, kanallarını, kanalı
GT
GD
C
H
L
M
O
chat
/tʃæt/ = NOUN: sohbet, konuşma, söyleşi, hoşbeş, ötücü kuş türü;
VERB: sohbet etmek, söyleşmek, çene çalmak, laflamak, gevezelik etmek, hoşbeş etmek, lafa tutmak, lafa tutmak, kandırmaya çalışmak, kandırmaya çalışmak;
USER: sohbet, chat, sohbet etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
chatbot
GT
GD
C
H
L
M
O
chatbots
/ˈtʃæt.bɒt/ = USER: Chatbot'lar, chatbots,
GT
GD
C
H
L
M
O
check
/tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak;
USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda
GT
GD
C
H
L
M
O
choice
/tʃɔɪs/ = NOUN: seçim, seçenek, tercih, seçme, seçme hakkı, şık, seçilen şey, seçkinler, seçkin sınıf;
ADJECTIVE: seçme, seçkin, üstün, kaliteli, güzide, elit, kalburüstü;
USER: seçim, seçenek, seçimi, seçimdir, bir seçim
GT
GD
C
H
L
M
O
choose
/tʃuːz/ = VERB: seçmek, tercih etmek, istemek, ayırmak, yeğlemek, üstün tutmak;
USER: seçmek, seçin, seçim, tercih, seçebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
chose
/tʃəʊz/ = NOUN: şey, mal, şahsi eşya;
USER: seçti, seçtik, seçtim, tercih, seçtiğiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
chosen
/ˈtʃəʊ.zən/ = ADJECTIVE: seçilmiş, seçilmiş olan, cennetlik;
USER: seçilmiş, seçilen, seçtiğiniz, tercih, taktiğiyle
GT
GD
C
H
L
M
O
cio
/ˌsiːaɪˈem/ = USER: cio, CIO'nun, CIO'su
GT
GD
C
H
L
M
O
clarification
/ˌklær.ɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: açıklama, aydınlatma, arıtma, temizleme, durulma, açılma;
USER: açıklama, açıklık, açıklığa kavuşturulması, aydınlatılması, açıklanması
GT
GD
C
H
L
M
O
classified
/ˈklæs.ɪ.faɪd/ = ADJECTIVE: gizli, sınıflandırılmış, derecelendirilmiş;
USER: sınıflandırılmış, sınıflandırılır, sınıflandırılan, sınıflandırılmıştır, ilan
GT
GD
C
H
L
M
O
clear
/klɪər/ = ADJECTIVE: açık, net, temiz, berrak, belirgin, şeffaf, belli, anlaşılır, saydam;
VERB: temizlemek, gidermek;
ADVERB: açıkça;
USER: temizleyin, açık, temizlemek, silmek, kaldırın
GT
GD
C
H
L
M
O
clients
/ˈklaɪ.ənt/ = NOUN: müşteri, müvekkil, hasta, alıcı, bağımlı ülke;
USER: müşteri, müşteriler, müşterilerine, müşterileri, istemcileri
GT
GD
C
H
L
M
O
collecting
/kəˈlekt/ = NOUN: toplama, para toplama;
ADJECTIVE: tahsilat;
USER: toplama, toplamak, toplanması, toplayarak, toplamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
combination
/ˌkɒm.bɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: kombinasyon, bileşim, birleşim, birleştirme, birlik, karıştırma, bağlanma, kartel, sepetli motosiklet, tek parça çamaşır;
USER: kombinasyon, kombinasyonu, arada, birleşimi, kombinasyonunu
GT
GD
C
H
L
M
O
come
/kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak;
NOUN: meni, sperma, bel;
USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel
GT
GD
C
H
L
M
O
comes
/kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen
GT
GD
C
H
L
M
O
coming
/ˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: gelen, gelecek;
NOUN: gelme, geliş, yaklaşma, varış;
USER: gelen, gelecek, geliyor, önümüzdeki, çıkan
GT
GD
C
H
L
M
O
common
/ˈkɒm.ən/ = ADJECTIVE: ortak, yaygın, genel, bilinen, müşterek, sıradan, adi, olağan, alışılagelmiş, bayağı, kaba, alelâde, kaba saba;
NOUN: meydan, halka açık yer, park;
USER: ortak, yaygın, sık, ortak bir, genel, genel
GT
GD
C
H
L
M
O
communicate
/kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek;
USER: iletişim kurmak, iletişim, iletişime, haberleşmek
GT
GD
C
H
L
M
O
communicating
/kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek;
USER: iletişim, iletişim kurmak, iletişimde, iletişim kurma, iletişimi
GT
GD
C
H
L
M
O
communications
/kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma;
USER: iletişim, haberleşme, iletişimi, iletişimleri, iletişimin
GT
GD
C
H
L
M
O
companies
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
competition
/ˌkɒm.pəˈtɪʃ.ən/ = NOUN: rekabet, yarışma, çekişme;
USER: rekabet, rekabetin, yarışma, rekabeti, rekabete
GT
GD
C
H
L
M
O
complaining
/kəmˈpleɪn/ = NOUN: sızlanma, söylenme;
ADJECTIVE: sızlanan;
USER: şikayet, şikayetçi, şikâyet, şikayette
GT
GD
C
H
L
M
O
completely
/kəmˈpliːt.li/ = ADVERB: tamamen, tam olarak, bütünüyle, tamamiyle, iyice, bütün olarak, düpedüz, bütün bütün;
USER: tamamen, tam, tümüyle, tam olarak, tamamıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
complex
/ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik;
NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey;
USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır
GT
GD
C
H
L
M
O
complicated
= ADJECTIVE: karmaşık, komplike, karışık, çetrefilli, çapraşık, anlaşılmaz, anlaşılması zor, dallı budaklı;
USER: karmaşık, karmaşık bir, komplike, karışık, karmaşıktır
GT
GD
C
H
L
M
O
computer
/kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin;
USER: bilgisayar, bilgisayarı, bilgisayara, bilgisayarda, bilgisayarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
computing
/kəmˈpjuː.tɪŋ/ = VERB: hesaplamak, hesap etmek, bilgisayar kullanmak;
USER: bilgi işlem, bilgisayar, işlem, computing, hesaplama
GT
GD
C
H
L
M
O
concept
/ˈkɒn.sept/ = NOUN: kavram, fikir, görüş, mefhum, tasavvur, hayal etme;
USER: kavram, kavramı, kavramını, konsepti, konsept
GT
GD
C
H
L
M
O
confidential
= ADJECTIVE: gizli, güvenilir, mahrem, emin, güven veren;
USER: gizli, gizlilik, gizlidir, gizli bir, güvenilir
GT
GD
C
H
L
M
O
confusion
/kənˈfjuː.ʒən/ = NOUN: karışıklık, şaşkınlık, kargaşa, karıştırma, keşmekeş, bozulma, utanma, birbirine karıştırma;
USER: karışıklık, karışıklığı, karışıklığa, kafa karışıklığı, konfüzyon, konfüzyon
GT
GD
C
H
L
M
O
connect
/kəˈnekt/ = VERB: bağlanmak, bağlamak, birleştirmek, bitiştirmek, devreye sokmak, iletişim sağlamak, ilgili olmak;
USER: bağlamak, bağlanmak, bağlayın, bağlantı, bağlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
connected
/kəˈnek.tɪd/ = ADJECTIVE: bağlı, ilgili, ilişkili, birleşik, bitişik, akraba, yakın;
USER: bağlı, bağlantılı, bağlanabilir, bağlanmış, bağlandığında
GT
GD
C
H
L
M
O
connection
/kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık;
USER: bağlantı, bağlantısı, bağlantısını, bağlantıyı, bağlantılı
GT
GD
C
H
L
M
O
consequences
/ˈkɒn.sɪ.kwəns/ = NOUN: sonuç, netice, önem, eser, semere;
USER: sonuçları, sonuçlar, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
consume
/kənˈsjuːm/ = VERB: tüketmek, harcamak, bitirmek, sarfetmek, ziyan etmek, yakıp kül etmek;
USER: tüketmek, tüketir, tüketen, tüketebilir, tüketmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
consumer
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketici, tüketim, tüketicinin, tüketiciye, müşteri
GT
GD
C
H
L
M
O
context
/ˈkɒn.tekst/ = NOUN: bağlam, durum, şartlar, kaynak, sözün gelişi;
USER: bağlam, bağlamda, bağlamında, kapsamında, kapsamda
GT
GD
C
H
L
M
O
continue
/kənˈtɪn.juː/ = VERB: devam etmek, sürdürmek, sürmek, uzatmak, kalmak, uzamak, ertelemek;
USER: devam etmek, sürdürmek, devam, devam ediyor, devam edin, devam edin
GT
GD
C
H
L
M
O
control
/kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek;
USER: kontrol, kontrolü, denetlemek, kontrol etmek, kumanda
GT
GD
C
H
L
M
O
controller
/kənˈtrəʊ.lər/ = NOUN: kontrolör, denetçi, yönetici, denetmen, muhasebeci;
USER: kontrolör, denetleyicisi, kontrol, denetleyici, kontrolörü
GT
GD
C
H
L
M
O
controls
/kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk;
USER: kontroller, kontrolleri, kontrol, denetimleri, denetimler
GT
GD
C
H
L
M
O
conversation
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme;
USER: konuşma, görüşme, sohbet, konuşmayı, konuşmanın, konuşmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
cool
/kuːl/ = ADJECTIVE: serin, soğuk, harika, soğukkanlı, klas, abartısız, küstah, tamı tamına, uygun;
VERB: soğutmak, serinlemek, serinletmek, yatışmak;
NOUN: serinlik, serin yer, soğukkanlılık;
USER: serin, soğuk, serin bir, güzel, harika
GT
GD
C
H
L
M
O
copywriter
= USER: metin yazarı, yazarı, reklam yazarlığı, copywriter, bir metin yazarı
GT
GD
C
H
L
M
O
correct
/kəˈrekt/ = VERB: düzeltmek, doğrulamak, cezalandırmak, haddini bildirmek;
ADJECTIVE: doğru, uygun, hatasız, tam, kusursuz;
USER: düzeltmek, gidermek, doğru, düzeltin, gidermesi, gidermesi
GT
GD
C
H
L
M
O
cost
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı
GT
GD
C
H
L
M
O
costs
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyetleri, maliyeti, masrafları, maliyetlerini, maliyetler
GT
GD
C
H
L
M
O
could
/kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek;
USER: olabilir, ebil, could, could
GT
GD
C
H
L
M
O
couple
/ˈkʌp.l̩/ = NOUN: çift, iki, eş, karı koca;
VERB: birleştirmek, bağlamak, çiftleşmek, çiftleştirmek, eşleştirmek, birleşmek, ilişkiye girmek;
USER: çift, birkaç, etti, kaç, mu
GT
GD
C
H
L
M
O
crazy
/ˈkreɪ.zi/ = ADJECTIVE: deli, çılgın, çıldırmış, aptalca, salak, karmaşık, mecnun, derme çatma;
USER: deli, çılgın, crazy, çılgınca, çılgın bir
GT
GD
C
H
L
M
O
create
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
created
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturulan, oluşturulur, oluşturulmuş, oluşturuldu, oluşturduğunuz, oluşturduğunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
creative
/kriˈeɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yaratıcı, oluşturan, neden olan;
USER: yaratıcı, yaratıcı bir, creative
GT
GD
C
H
L
M
O
critical
/ˈkrɪt.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: kritik, ciddi, hassas, eleştirici, titiz;
USER: kritik, eleştirel, önemli, kritik bir, önemlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
crm
GT
GD
C
H
L
M
O
custom
/ˈkʌs.təm/ = NOUN: gelenek, görenek, adet, töre, alışkanlık, alışveriş, örf ve adetler hukuku, müşterisi olma;
ADJECTIVE: ısmarlama, sipariş üzerine yapılmış;
USER: gelenek, görenek, özel, özel bir, Sipariş
GT
GD
C
H
L
M
O
customer
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye
GT
GD
C
H
L
M
O
customers
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine
GT
GD
C
H
L
M
O
cybersecurity
/ˌsībərsiˈkyo͝oritē/ = USER: siber güvenlik, siber, cybersecurity, siber güvenlikle
GT
GD
C
H
L
M
O
d
/əd/ = NOUN: re, geçer not;
USER: d, Ge, B, M
GT
GD
C
H
L
M
O
daily
/ˈdeɪ.li/ = ADJECTIVE: günlük, gündelik;
ADVERB: her gün, her geçen gün, günden güne;
NOUN: günlük gazete, günlük yardım;
USER: günlük, her gün, gün, günde, günlük olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
data
/ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat;
USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
day
/deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem;
USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde
GT
GD
C
H
L
M
O
debut
/ˈdeɪ.bju/ = NOUN: sahneye ilk çıkış, toplum önüne ilk çıkış, sosyeteye ilk tanıtılış;
USER: ilk, ilk maç, ilk maç için, ilk kez, başlangıç
GT
GD
C
H
L
M
O
definition
/ˌdef.ɪˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanım, tanımlama, tarif, açıklama, belirleme, belirtme, seçiklik, kesinleştirme;
USER: tanım, tanımı, çözünürlüklü, tanımlı, tanımını
GT
GD
C
H
L
M
O
delays
/dɪˈleɪ/ = NOUN: gecikme, erteleme, geciktirme, tehir, tecil, geç kalma, mühlet;
USER: gecikmeler, gecikmeleri, gecikme, gecikmelere, gecikmelerden
GT
GD
C
H
L
M
O
demo
/ˈdem.əʊ/ = NOUN: gösteri, örgüt toplantısı, gösterme, ispat;
USER: gösteri, demo, demosu, demosunu
GT
GD
C
H
L
M
O
dependent
/dɪˈpen.dənt/ = ADJECTIVE: bağımlı, bağlı, muhtaç, tabi, asılı, sarkan;
NOUN: bağımlı kimse, başkasına muhtaç kimse, ebeveyninin bakmakla yükümlü olduğu kimse;
USER: bağımlı, bağlı, bağlıdır, bağımlıdır, bağlı olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
depends
/dɪˈpend/ = VERB: güvenmek, bağlı olmak, tabi olmak;
USER: bağlıdır, bağlı, değişir, göre değişir
GT
GD
C
H
L
M
O
deploy
/dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek;
NOUN: dağıtım, istihdam, yayılma, açılma;
USER: dağıtmak, dağıtma, dağıtabilirsiniz, dağıtın, dağıtabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
describe
/dɪˈskraɪb/ = NOUN: iniş, alçalma, nesil, köken, düşme, baskın, çöküş, miras kalma, madene inme, yokuş, üşüşme;
USER: tanımlamak, tarif, açıklamak, açıklar, açıklayan
GT
GD
C
H
L
M
O
deserve
/dɪˈzɜːv/ = VERB: hak etmek, layık olmak;
USER: hak etmek, hak, hak ediyor, layık, hak ediyorsun
GT
GD
C
H
L
M
O
design
/dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet;
VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek;
USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma
GT
GD
C
H
L
M
O
designate
/ˈdez.ɪɡ.neɪt/ = VERB: atamak, tanımlamak, göstermek, tayin etmek, adlandırmak, işaret etmek;
ADJECTIVE: atanmış, tayin edilmiş;
USER: atamak, tayin, belirlemek, belirtmek, belirleyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
designed
/dɪˈzaɪn/ = ADJECTIVE: tasarlanmış, planlanmış, tarafından tasarlandı, kasıtlı;
USER: tasarlanmış, tasarlanmıştır, dizayn, tasarlanan, olarak tasarlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
desktop
/ˈdesk.tɒp/ = USER: masaüstü, masaüstünde, masaüstünüzde, masaüstüne, masaüstünüze
GT
GD
C
H
L
M
O
desktops
= USER: masaüstü, Masaüstü Bilgisayarlar, Desktops, masaüstleri, masaüstü bilgisayarları"
GT
GD
C
H
L
M
O
destination
/ˌdes.tɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: hedef, varış yeri, istikamet, gidilecek yer, nereye, amaç;
USER: hedef, Gidilecek Yer, Gidilecek, varış, yer
GT
GD
C
H
L
M
O
detected
/dɪˈtekt/ = VERB: belirlemek, ortaya çıkarmak, farketmek, sezmek, keşfetmek;
USER: tespit, algılanan, algılandığında, algılandı, algıladı
GT
GD
C
H
L
M
O
develop
/dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak;
USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
developed
/dɪˈvel.əpt/ = ADJECTIVE: gelişmiş, bayındır;
USER: gelişmiş, geliştirilen, geliştirilmiştir, geliştirilmiş, geliştirdi, geliştirdi
GT
GD
C
H
L
M
O
developers
/dɪˈvel.ə.pər/ = NOUN: gelişim gösteren kimse, film banyosu ilacı, şehir plânlamacısı;
USER: geliştiriciler, geliştiricileri, pazarlamacılar, geliştiricilerin, geliştirici
GT
GD
C
H
L
M
O
development
/dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum;
USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim
GT
GD
C
H
L
M
O
device
/dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek;
USER: cihaz, aygıt, cihazı, aygıtı, cihazın
GT
GD
C
H
L
M
O
devices
/dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek;
USER: cihazlar, cihazları, aygıtları, cihazların, aygıtlar
GT
GD
C
H
L
M
O
dial
/ˈdaɪ.əl/ = NOUN: kadran, skala, radyo dalga boyları kadranı, surat, yüz, telefon üzerindeki numaraların olduğu kadran;
VERB: tuşlamak, telefon numaralarını çevirmek;
USER: kadran, aramak, çevirmeli, arama, çevirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
did
/dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did
GT
GD
C
H
L
M
O
dieter
/ˈdaɪ.ə.tər/ = USER: dieter, bir dieter
GT
GD
C
H
L
M
O
difference
/ˈdɪf.ər.əns/ = NOUN: fark, ayrım, ayrılık, ihtilaf, fikir ayrılığı, benzememe, olağandışılık;
USER: fark, farkı, farklılık, bir fark, oranı, oranı
GT
GD
C
H
L
M
O
different
/ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer;
USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli
GT
GD
C
H
L
M
O
differently
/ˈdɪf.ər.ənt/ = ADVERB: farklı olarak, çeşitli, değişik olarak, başka biçimde;
USER: farklı olarak, farklı, farklı bir, farklı şekilde, farklı şekillerde
GT
GD
C
H
L
M
O
digital
/ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: dijital, sayısal, parmakla yapılan, parmağa ait;
NOUN: tuş;
USER: dijital, Digital, sayısal, dijital fotoğraf
GT
GD
C
H
L
M
O
directly
/daɪˈrekt.li/ = ADVERB: direkt olarak, doğrudan doğruya, hemen, doğruca, dosdoğru, açıkça, yapar yapmaz, anlaşılır biçimde;
USER: doğrudan doğruya, direkt olarak, doğrudan, direkt, irtibata, irtibata
GT
GD
C
H
L
M
O
discussion
/dɪˈskʌʃ.ən/ = NOUN: tartışma, görüşme, müzakere, münazara, bahis;
USER: tartışma, tartışmaya, tartışması, tartışmalar, tartışılması
GT
GD
C
H
L
M
O
displace
/dɪˈspleɪs/ = VERB: yerinden çıkarmak, çıkarmak, yerinden etmek, yerine geçmek;
USER: yerinden çıkarmak, çıkarmak, yerinden, yerini, displace
GT
GD
C
H
L
M
O
disruptive
/dɪsˈrʌp.tɪv/ = ADJECTIVE: yıkıcı, bozucu, parçalayıcı;
USER: yıkıcı, bozucu, rahatsız edici, yıkıcı bir, parçalayıcı
GT
GD
C
H
L
M
O
disruptors
/dɪsˈrʌpt/ = USER: bozucular, Disruptors, bölücüler, bozucu,
GT
GD
C
H
L
M
O
do
/də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek;
NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do;
USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
does
/dʌz/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yok, yapar, yaptığı, mu, mi, mi
GT
GD
C
H
L
M
O
doesn
/ˈdʌz.ənt/ = USER: doesn, Ne farkeder, farkeder, yaramıyor, bu hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
don
/dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek;
NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman;
USER: don, değil, öyle, yapma, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
done
/dʌn/ = ADJECTIVE: yapılmış, tamam, olmuş, yorgun, iyi pişmiş, bıkmış, uygun, kabul edilebilir, aldatılmış;
USER: yapılmış, yapılır, yapılan, yapılabilir, yapılması, yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
downloadable
/ˌdaʊnˈləʊd.ə.bl̩/ = USER: indirilebilir, indirilebilir Oyunlar, yüklenebilir, indirilebilir bir, indirilebilen
GT
GD
C
H
L
M
O
drastically
/ˈdræs.tɪk/ = ADVERB: şiddetle, sert bir biçimde, zorlayıcı olarak;
USER: şiddetle, büyük ölçüde, ölçüde, önemli ölçüde
GT
GD
C
H
L
M
O
driven
/ˈdrɪv.ən/ = VERB: sürmek, kullanmak, çalıştırmak, araba kullanmak, çakmak, hareket ettirmek, sokmak, zorlamak, gütmek, önüne katmak, saplamak, kovalamak, acele etmek;
USER: tahrik, yönlendirilen, odaklı, tahrikli, sürülen
GT
GD
C
H
L
M
O
driving
/ˈdraɪ.vɪŋ/ = ADJECTIVE: sürücü, araba kullanma, şoför, harekete geçiren, enerjik, hareket ettirici, canlı;
NOUN: sürme, sevk, kullanma, araba gezintisi;
USER: sürücü, sürüş, itici, araç, araba
GT
GD
C
H
L
M
O
due
/djuː/ = ADJECTIVE: gereken, uygun, beklenen, zamanı gelmiş, vadesi dolmuş;
NOUN: hak;
ADVERB: tam, doğru;
USER: nedeniyle, bağlı, dolayı, sayesinde, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
dumb
/dʌm/ = ADJECTIVE: aptal, dilsiz, sessiz;
USER: aptal, dilsiz, dumb, aptalca, salak
GT
GD
C
H
L
M
O
dynamics
/daɪˈnæm.ɪks/ = NOUN: dinamik, canlılık, devimbilim, harekete geçiren güç;
USER: dinamik, dinamikleri, dinamiği, dinamiklerini, dinamikler
GT
GD
C
H
L
M
O
each
/iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir;
PRONOUN: her biri, tanesi;
USER: her, her bir, her biri, her biri
GT
GD
C
H
L
M
O
early
/ˈɜː.li/ = ADJECTIVE: erken, ilk, eski, başlangıç, çabuk, acele;
ADVERB: erken, erkenden, önce, çabuk, ilk olarak, zamanından önce, evvel;
USER: erken, ilk, başlarında, başında, erken bir, erken bir
GT
GD
C
H
L
M
O
easier
/ˈiː.zi/ = USER: daha kolay, kolay, kolaydır, daha, daha kolaydır, daha kolaydır
GT
GD
C
H
L
M
O
easily
/ˈiː.zɪ.li/ = ADVERB: kolayca, kolaylıkla, rahatça, şüphesiz, muhtemelen;
USER: kolayca, kolay, kolaylıkla, kolay bir, rahatlıkla, rahatlıkla
GT
GD
C
H
L
M
O
easy
/ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest;
USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay
GT
GD
C
H
L
M
O
economy
/ɪˈkɒn.ə.mi/ = NOUN: ekonomi, iktisat, tasarruf, idare, örgüt;
USER: ekonomi, ekonomisi, ekonominin, ekonomisinin, ekonomisine
GT
GD
C
H
L
M
O
ecosystem
/ˈekōˌsistəm,ˈēkō-/ = NOUN: ekosistem;
USER: ekosistem, ekosistemi, ekosistemin, ekosisteminin, ekosisteminde
GT
GD
C
H
L
M
O
efficiency
/ɪˈfɪʃənsi/ = NOUN: verim, etkinlik, etki, yeterlik, yetenek, rasyonellik, işgüzarlık;
USER: etkinlik, verim, verimliliği, verimlilik, verimliliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
efficient
/ɪˈfɪʃ.ənt/ = ADJECTIVE: verimli, etkili, yeterli, becerikli, rasyonel, ehliyetli, işgüzar;
USER: verimli, etkin, etkili, verimli bir, etkin bir, etkin bir
GT
GD
C
H
L
M
O
either
/ˈaɪ.ðər/ = CONJUNCTION: ya da, ne de;
ADJECTIVE: her iki, her bir;
PRONOUN: her iki, ister, ikisinden biri, her ikisi de, ya o ya bu, birinden biri;
ADVERB: ister, ne de;
USER: ya da, her iki, ya, da, iki
GT
GD
C
H
L
M
O
electric
/ɪˈlek.trɪk/ = ADJECTIVE: elektrik, elektrikli, elektro, gerilimli, heyecan verici;
USER: elektrik, elektrikli, Electric, Elektro
GT
GD
C
H
L
M
O
eliminate
/ɪˈlɪm.ɪ.neɪt/ = VERB: gidermek, elemek, yok etmek, çıkarmak, elimine etmek, atmak, bertaraf etmek, elenmek;
USER: gidermek, ortadan kaldırmak, ortadan, yok, ortadan kaldırır
GT
GD
C
H
L
M
O
else
/els/ = ADVERB: başka, yoksa, başka türlü, aksi halde, ilaveten, başka zaman, ayrıca;
USER: başka, başka bir, her, else, düşük, düşük
GT
GD
C
H
L
M
O
email
/ˈiː.meɪl/ = USER: e-posta, email, posta, posta
GT
GD
C
H
L
M
O
emerging
/ɪˈmɜː.dʒɪŋ/ = VERB: çıkmak, ortaya çıkmak, su yüzüne çıkmak, doğmak, yücelmek, gün ışığına çıkmak;
USER: ortaya çıkan, gelişmekte olan, ortaya, çıkan, gelişmekte
GT
GD
C
H
L
M
O
empathetic
/ˈem.pə.θaɪz/ = USER: empatik, empati, empatik bir, anlayışlı
GT
GD
C
H
L
M
O
employ
/ɪmˈplɔɪ/ = VERB: çalıştırmak, kullanmak, görevlendirmek, iş vermek, meşgul etmek, harcamak;
USER: kullanmak, istihdam, kullanır, işe, çalıştırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
employees
/ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam;
USER: çalışanları, çalışanlar, çalışanların, çalışan, çalışanı
GT
GD
C
H
L
M
O
empower
/ɪmˈpaʊər/ = VERB: yetki vermek, izin vermek;
USER: güçlendirmek, yetkisi, güçlendirilmesi, yetki, güçlendirir
GT
GD
C
H
L
M
O
enable
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: etkinleştirmek, izin, sağlamak, sağlar, etkinleştirmeniz
GT
GD
C
H
L
M
O
enabled
/ɪˈneɪ.bl̩d/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: etkin, etkinleştirilmiş, etkinleştirildiğinde, etkinleştirilir, etkinleştirilmişse
GT
GD
C
H
L
M
O
enabling
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: sağlayan, sağlayarak, etkinleştirme, olanak, etkinleştirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
encrypt
/ɪnˈkrɪpt/ = USER: şifrelemek, şifreleyebilirsiniz, şifreleme, şifreleyebilir, şifreler
GT
GD
C
H
L
M
O
encrypted
/ɪnˈkrɪpt/ = USER: şifreli, şifrelenmiş, şifrelenir, şifreli bir, şifrelenmiş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
encryption
/ɪnˈkrɪpt/ = USER: şifreleme, Şifre, Encryption, şifrelemesi, şifrelemeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
end
/end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm;
VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak;
USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç
GT
GD
C
H
L
M
O
endpoint
/ˈendpɔɪnt/ = USER: Son nokta, nokta, uç nokta, uç, bitiş noktası
GT
GD
C
H
L
M
O
energy
/ˈen.ə.dʒi/ = NOUN: enerji, güç, erke, kuvvet, gayret;
USER: enerji, enerjisi, enerjinin, enerjiyi
GT
GD
C
H
L
M
O
engine
/ˈen.dʒɪn/ = NOUN: motor, makine, lokomotif, itfaiye arabası, alet edevat;
VERB: motor takmak, makine takmak;
USER: motor, motoru, motorun, makine
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
enhance
/ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak;
USER: artırmak, geliştirmek, arttırmak, geliştirmenize
GT
GD
C
H
L
M
O
enhancement
/ɪnˈhɑːns/ = NOUN: artırma, artış, artırılma;
USER: artış, artırma, geliştirme, donanım, iyileştirme
GT
GD
C
H
L
M
O
ensure
/ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek;
USER: sağlamak, emin, olun, olmak, emin olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
entered
/ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak;
USER: girdi, girilen, girmiş, girdiğiniz, girilir
GT
GD
C
H
L
M
O
enterprise
/ˈen.tə.praɪz/ = NOUN: kuruluş, girişim, teşebbüs, atılım, cesaret, girişkenlik, atılganlık;
USER: kuruluş, girişim, kurumsal, işletme, kuruluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
enterprises
/ˈen.tə.praɪz/ = NOUN: kuruluş, girişim, teşebbüs, atılım, cesaret, girişkenlik, atılganlık;
USER: işletmelerin, işletmeleri, işletmeler, sirketler, sirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
entire
/ɪnˈtaɪər/ = NOUN: tüm, bütün, hepsi, iğdiş edilmemiş at;
ADJECTIVE: tüm, bütün, tam, iğdiş edilmemiş, saf, katışıksız;
USER: tüm, bütün, genelinde, tamamını, tamamı
GT
GD
C
H
L
M
O
entirely
/ɪnˈtaɪə.li/ = ADVERB: tamamen, tümüyle, bütünüyle, baştan sona, büsbütün;
USER: tamamen, tümüyle, bütünüyle, tamamıyla, tamamı
GT
GD
C
H
L
M
O
equals
/ˈiː.kwəl/ = NOUN: denk, emsal, yaşıt, akran;
VERB: eş değerde olmak, bir olmak, yetişmek;
USER: eşittir, eşit, eşdeğerdir
GT
GD
C
H
L
M
O
erp
GT
GD
C
H
L
M
O
especially
/ɪˈspeʃ.əl.i/ = ADVERB: özellikle, bilhassa;
USER: özellikle, özellikle de, başta, bilhassa, bilhassa
GT
GD
C
H
L
M
O
essential
/ɪˈsen.ʃəl/ = ADJECTIVE: gerekli, zorunlu, başlıca, esaslı, köklü, esans türünden;
NOUN: asıl gerekli şey, esas özellik, esas olan şey;
USER: gerekli, temel, önemli, önemlidir, gereklidir, gereklidir
GT
GD
C
H
L
M
O
essentially
/ɪˈsen.ʃəl.i/ = ADVERB: aslında, esasen, aslen;
USER: aslında, esas, temelde, esasen, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
etc
/ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc
GT
GD
C
H
L
M
O
euphoria
/juːˈfɔː.ri.ə/ = NOUN: öfori, mutluluktan uçma, zindelik hissi, yerinde duramama;
USER: öfori, Euphoria, coşku, mutluluktan uçma
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
eventually
/ɪˈven.tju.əl.i/ = ADVERB: sonunda, sonuçta, nihayet, neticede;
USER: sonunda, sonuçta, en sonunda, nihayetinde, eninde sonunda
GT
GD
C
H
L
M
O
ever
/ˈev.ər/ = ADVERB: hiç, asla, giderek, her zaman, hep, daima, gitgide, olabildiğince;
USER: hiç, şimdiye kadar, her zamankinden, şimdiye, zamankinden, zamankinden
GT
GD
C
H
L
M
O
every
/ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün;
USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir
GT
GD
C
H
L
M
O
everyday
/ˈev.ri.deɪ/ = ADJECTIVE: günlük, her gün, gündelik, her günkü, olağan, basit, vasat, adi, orta halli;
USER: her gün, günlük, gün, gündelik, hergün
GT
GD
C
H
L
M
O
evident
/ˈev.ɪ.dənt/ = NOUN: kanıt, delil, bulgu, ifade, ispat, tanıklık, iz, belirti, tanık, açıklık, şahit;
VERB: kanıtlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
evolution
/ˌiː.vəˈluː.ʃən/ = NOUN: evrim, gelişim, açılım, açılma, arka arkaya gelme, yayma, verme, kök alma;
USER: evrim, evrimi, evrimin, gelişimi, evrimini
GT
GD
C
H
L
M
O
evolves
/ɪˈvɒlv/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, çıkarmak, evrim geçirmek, yaymak, açmak;
USER: geliştikçe, geliştirir, gelişir, gelişmektedir, ilerledikçe
GT
GD
C
H
L
M
O
exact
/ɪɡˈzækt/ = ADJECTIVE: tam, kesin, doğru, gerçek, dakik, kati, titiz, tamı tamına, gerçekçi, sert;
VERB: zorla almak, dayatmak, zorlamak, ısrarla istemek, gerektirmek, istemek;
USER: tam, kesin, tam olarak, tam bir, tesisinin nerede
GT
GD
C
H
L
M
O
exactly
/ɪɡˈzækt.li/ = ADVERB: tam, tam olarak, tamamen, aynen, kesin olarak, tamı tamına, titizlikle, tamam;
USER: tam olarak, tam, tamamen, aynen, kesinlikle, kesinlikle
GT
GD
C
H
L
M
O
example
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği
GT
GD
C
H
L
M
O
examples
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnekler, örnekleri, örnek, örneklerini, örneklerle
GT
GD
C
H
L
M
O
except
/ɪkˈsept/ = ADVERB: dışında;
PREPOSITION: haricinde;
CONJUNCTION: haricinde, başka, yoksa, olmazsa;
VERB: ayırmak, hariç tutmak, karşı çıkmak, itiraz etmek, dışında tutmak;
USER: dışında, hariç, haricinde, dışındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
exchange
/ɪksˈtʃeɪndʒ/ = NOUN: değiş tokuş, takas, değiştirme, kambiyo, borsa, santral, bozma, trampa;
VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek;
USER: değiştirme, takas, değişimi, değiş tokuşu, Döviz
GT
GD
C
H
L
M
O
excited
/ɪkˈsaɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: heyecanlı, uyarılmış, heyecanlanmış, coşkulu, telaşlı, hararetli;
USER: heyecanlı, heyecan, uyarılmış, heyecanlıyız, heyecanlıyım
GT
GD
C
H
L
M
O
exciting
/ɪkˈsaɪ.tɪŋ/ = ADJECTIVE: heyecan verici, heyecanlı, ilginç, heyecanlandırıcı, uyarıcı;
USER: heyecan verici, heyecan verici bir, heyecanlı, verici, heyecan
GT
GD
C
H
L
M
O
exclusive
/ɪkˈskluː.sɪv/ = ADJECTIVE: özel, seçkin, ayrıcalıklı, tek, herkese açık olmayan, hariç tutulan;
USER: özel, seçkin, özel bir, münhasır, exclusive
GT
GD
C
H
L
M
O
expand
/ɪkˈspænd/ = VERB: genişletmek, büyütmek, genişlemek, büyümek, açmak, yayılmak, açılmak, şişirmek, gelişmek, şişmek, dönüşmek;
USER: genişletmek, genişletin, genişletme, genişletebilir, genişletmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
expect
/ɪkˈspekt/ = VERB: beklemek, ummak, ümit etmek, sanmak;
USER: beklemek, bekliyoruz, bekleyebilirsiniz, beklediğiniz, bekleyebileceğinizi
GT
GD
C
H
L
M
O
experience
/ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat;
VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek;
USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe
GT
GD
C
H
L
M
O
exponentially
/ˌek.spəˈnen.ʃəl/ = USER: katlanarak, üstel, üssel, üssel olarak, üstel olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
faced
/-feɪst/ = ADJECTIVE: yüzlü, kaplı;
USER: yüzlü, karşı karşıya, karşılaştığı, karşı karşıyayız, karşıya
GT
GD
C
H
L
M
O
fail
/feɪl/ = VERB: başaramamak, başarısız olmak, kalmak, becerememek, yapmamak, bırakmak, bozulmak, başarısızlığa uğramak, batmak, boşa çıkarmak, ümidini kırmak;
NOUN: zayıf not;
USER: başarısız, fail, başarısız olur
GT
GD
C
H
L
M
O
faithful
/ˈfeɪθ.fəl/ = ADJECTIVE: sadık, bağlı, vefalı, imanlı, doğru, mümin, dürüst, içten, güven veren;
USER: sadık, sadık bir, inançlı, bağlı, vefalı
GT
GD
C
H
L
M
O
far
/fɑːr/ = ADJECTIVE: uzak, öteki, öbür, ırak, mesafe katetmiş;
ADVERB: uzak, uzakta, uzağa;
USER: uzak, uzakta, kadar, çok, kadarıyla, kadarıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
fast
/fɑːst/ = ADJECTIVE: hızlı, hızla, çabuk, süratli, seri, ileri, dayanıklı, sıkı, sabit, solmaz, değişmez, sağlam, uçarı, rengi atmaz, eli çabuk, ayrılmaz, tez canlı, su gibi;
ADVERB: hızlı, hızla, süratle, çabucak, sımsıkı, sıkıca, sık sık, defalarca, hoppaca, derin olarak;
NOUN: oruç, oruç süresi;
VERB: oruç tutmak;
USER: hızlı, hızlı bir, hızla, çabuk
GT
GD
C
H
L
M
O
faster
/fɑːst/ = INTERJECTION: Hızlan!;
USER: daha hızlı, hızlı, hızlı bir, daha hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
figure
/ˈfɪɡ.ər/ = NOUN: rakam, şekil, figür, resim, sayı, şahsiyet, desen, şahıs, endam, vücut yapısı;
VERB: resmetmek, tasvir etmek;
USER: anlamaya, rakam, anlamak, şekil, biçim
GT
GD
C
H
L
M
O
figuring
/ˈfɪɡ.ər/ = VERB: resmetmek, tasvir etmek, düşünmek, şekillendirmek, desenlemek, süslemek, yeralmak, rol oynamak, anlamı olmak, ifade etmek;
USER: endam, bulmaktan, sergiyi, bulmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
financial
/faɪˈnæn.ʃəl/ = ADJECTIVE: finansal, mali, parasal;
USER: mali, finansal, finans, maddi, finansman
GT
GD
C
H
L
M
O
find
/faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak;
NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey;
USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
fit
/fɪt/ = ADJECTIVE: uygun, formda, zinde, layık, sağlıklı, yeterli;
VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak;
NOUN: uyma, hastalık nöbeti;
USER: uygun, uyacak, sığacak, uyum, sığdırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
fizzle
/ˈfɪz.əl/ = VERB: boşa çıkmak, suya düşmek, fışırdamak;
NOUN: başarısızlık, fışırtı, fiyasko;
USER: suya düşmek, boşa, fizzle, boşa çıkmak
GT
GD
C
H
L
M
O
flavor
/ˈfleɪ.vər/ = NOUN: lezzet, tat, tad, koku, çeşni, hava, tat veren şey;
VERB: tat vermek, çeşni vermek, lezzet katmak;
USER: lezzet, tat, tadı, lezzeti, aroma
GT
GD
C
H
L
M
O
flight
/flaɪt/ = NOUN: uçuş, kaçış, uçma, firar, kaçma, yağmur, kuş sürüsü, böcek sürüsü, akış, geri çekilme;
USER: uçuş, uçuşu, uçuşlar, bölgesine uçuş, uçak
GT
GD
C
H
L
M
O
focus
/ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey;
VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak;
USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma
GT
GD
C
H
L
M
O
focused
/ˈfəʊ.kəst/ = USER: odaklı, odaklanmış, odaklanmıştır, duruldu, odaklanan
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
fortune
/ˈfɔː.tʃuːn/ = NOUN: servet, şans, kısmet, kader, zenginlik, uğur, baht, tâlih;
USER: servet, Fortune, şans, servete, bir servet
GT
GD
C
H
L
M
O
frankly
/ˈfræŋ.kli/ = ADVERB: açıkçası, açıkça, doğrusu, dürüstçe, samimi olarak, dobra dobra;
USER: açıkçası, açıkça, samimi, doğrusunu, dürüst
GT
GD
C
H
L
M
O
frantically
/ˈfræn.tɪ.kəl.i/ = USER: çılgınca, deli, frantically, deli gibi, telaşla
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
fruits
/fruːt/ = NOUN: meyve, yemiş, sonuç, ürün, ibne, semere, nonoş, tohum kapsülü, döl, kâr, yayar, ahbap, homoseksüel;
USER: meyve, meyveler, meyveleri, meyvelerin, fruits
GT
GD
C
H
L
M
O
frustrated
/frʌsˈtreɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: hayal kırıklığına uğramış, engellenmiş, boşuna didinmiş, yılmış, hakkı yenmiş, amacına ulaşamamış;
USER: hayal kırıklığına uğramış, sinirli, hayal kırıklığına, hayal kırıklığı, boşa
GT
GD
C
H
L
M
O
frustrating
/frʌsˈtreɪ.tɪŋ/ = ADJECTIVE: sinir bozucu, engelleyici, yıldırıcı, asap bozucu, boşa çıkaran;
USER: sinir bozucu, sinir bozucu bir, sıkıcı, engelleme, can sıkıcı
GT
GD
C
H
L
M
O
fully
/ˈfʊl.i/ = ADVERB: tam, tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, etraflıca, enine boyuna, dört dörtlük, tamı tamına, uzun uzadıya;
USER: tam, tamamen, tam olarak, tümüyle, bütünüyle
GT
GD
C
H
L
M
O
future
/ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme;
ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli;
USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe
GT
GD
C
H
L
M
O
gain
/ɡeɪn/ = VERB: kazanmak, almak, elde etmek, artırmak, ulaşmak, kâr etmek, ileri gitmek, yükselmek, ilerlemek, çoğalmak;
NOUN: kazanç, kâr, yarar, ilerleme, artma, yükselme;
USER: kazanmak, kazanç, elde, kazanmaya, kazandırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
generating
/ˈdʒen.ər.eɪt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek;
USER: üreten, oluşturma, oluşturmak, üretmek, üretme
GT
GD
C
H
L
M
O
generation
/ˌdʒen.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: nesil, üretim, kuşak, oluşturma, jenerasyon, üretme, dünyaya getirme;
USER: nesil, üretimi, üretim, kuşak, oluşturma
GT
GD
C
H
L
M
O
genius
/ˈdʒiː.ni.əs/ = NOUN: dahi, deha, dahilik, ruh, yaratıcılık, koruyucu melek, görüş, düşünce yapısı;
USER: dahi, deha, dehası, genius, dehasının
GT
GD
C
H
L
M
O
get
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın
GT
GD
C
H
L
M
O
gets
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: alır, olur, gets
GT
GD
C
H
L
M
O
getting
/ɡet/ = NOUN: edinme;
USER: almak, elde, alma, alıyorsanız, oluyor
GT
GD
C
H
L
M
O
give
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık;
USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver
GT
GD
C
H
L
M
O
given
/ˈɡɪv.ən/ = ADJECTIVE: verilmiş, belli, belirlenmiş, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı;
USER: verilmiş, verilen, verilmiştir, verilir, verildi, verildi
GT
GD
C
H
L
M
O
giving
/ɡɪv/ = NOUN: bağışlama;
USER: veren, vererek, vermek, verme, veriyor, veriyor
GT
GD
C
H
L
M
O
glorified
/ˈɡlɔː.rɪ.faɪ/ = ADJECTIVE: kaliteli;
USER: kaliteli, övmek, yüceltilmiş, yüceltti, övmek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
go
/ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak;
NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme;
USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
going
/ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo;
ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan;
USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
good
/ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu;
ADVERB: oldukça;
NOUN: hayır;
USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
got
/ɡɒt/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: var, aldım, got, lazım, aldı
GT
GD
C
H
L
M
O
gotomeeting
= USER: toplantıya gitmek, toplantısına gitmek, toplantıya katılmam, toplantýsýna gitmek, toplantıma gidiyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
grant
/ɡrɑːnt/ = VERB: vermek, kabul etmek, bağışlamak, burs vermek, nasip etmek, onaylamak;
NOUN: hibe, bağış, burs, ödenek, imtiyaz, nasip, devir, feragatname;
USER: vermek, hibe, izni, verme, hakkı
GT
GD
C
H
L
M
O
grasp
/ɡrɑːsp/ = VERB: kavramak, anlamak, tutmak, yakalamak, kapmak;
NOUN: kavrama, idrak, anlama, tutma, sımsıkı tutma, kabza;
USER: kavramak, kavrayın, kavrayabilir, tutup, kavrama
GT
GD
C
H
L
M
O
great
/ɡreɪt/ = ADJECTIVE: büyük, mükemmel, iyi, önemli, çok iyi, muazzam, ulu, ünlü, hevesli;
USER: büyük, harika, büyük bir, harika bir, great, great
GT
GD
C
H
L
M
O
greater
/ˈɡreɪ.tər/ = USER: daha fazla, daha, büyük, fazla, daha büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
greatest
/ɡreɪt/ = ADJECTIVE: azami;
USER: büyük, en büyük, en, en
GT
GD
C
H
L
M
O
grow
/ɡrəʊ/ = VERB: büyümek, yetişmek, büyütmek, yetiştirmek, gelişmek, üretmek, uzatmak, bırakmak, dönüşmek, -lenmek, -leşmek, -lemek;
USER: büyümek, büyümeye, büyür, büyümesi, büyüyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
growth
/ɡrəʊθ/ = NOUN: üretici, yetiştirici, yetişen bitki;
USER: büyüme, büyümesi, büyümenin, büyümesini, büyümeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
guaranteeing
/ˌɡær.ənˈtiː/ = VERB: garanti etmek, garantiye almak, kefil olmak, söz vermek, teminât vermek;
USER: garanti, güvence altına, garanti altına, garanti eden, garantisi
GT
GD
C
H
L
M
O
guide
/ɡaɪd/ = NOUN: kılavuz, rehber, el kitabı, yönetmelik, yol işareti, danışman, model, örnek;
VERB: yönlendirmek, yol göstermek, rehberlik etmek, önderlik etmek, öncülük etmek, sevketmek, götürmek, idare etmek;
USER: rehberlik, yol, rehber, kılavuzu, kılavuzluk
GT
GD
C
H
L
M
O
hack
/hæk/ = VERB: kesmek, kıymak, çentmek, yontmak, kuru kuru öksürmek, doğramak;
NOUN: beygir, taksi, çentik, at, tekme, vuruş;
USER: kesmek, hack, hacklemek
GT
GD
C
H
L
M
O
had
/hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
halt
/hɒlt/ = VERB: durdurmak, durmak, duraksamak, tereddüd etmek, topallamak, aksamak, bocalamak, tökezlemek, sendelemek;
NOUN: durma, duraksama, mola yeri, küçük istasyon;
USER: durdurmak, durdurma, durdurmaya, durmasına, durdurulması
GT
GD
C
H
L
M
O
hand
/hænd/ = NOUN: el, yardım, taraf, parmak, ibre, alkış, akrep, usta, kurt;
ADJECTIVE: el;
VERB: vermek, yardım etmek;
USER: el, yandan, taraftan, elle, elden
GT
GD
C
H
L
M
O
happening
/ˈhæp.ən.ɪŋ/ = NOUN: olay, doğaçlama, hadise, olma;
USER: olay, oluyor, neler, gerçekleşiyor, meydana
GT
GD
C
H
L
M
O
happier
/ˈhæp.i/ = USER: mutlu, daha mutlu, mutlu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
hard
/hɑːd/ = ADJECTIVE: zor, sert, sıkı, güç, ağır, katı, sağlam, çetin, şiddetli, dayanıklı;
ADVERB: sert, sıkı;
USER: zor, sert, sabit, hard, zordur, zordur
GT
GD
C
H
L
M
O
hardworking
/ˌhɑːdˈwɜːkɪŋ/ = ADJECTIVE: çalışkan, çok çalışan, gayretli, hamarat, ateş gibi;
USER: çalışkan, çalışkan bir, hardworking
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
haven
/ˈheɪ.vən/ = NOUN: sığınak, liman, barınak;
USER: sığınak, liman, Haven, cenneti, cennet
GT
GD
C
H
L
M
O
having
/hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li;
USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
havoc
/ˈhæv.ək/ = NOUN: tahribat, zarar, yıkım, hasar, karışıklık;
USER: tahribat, hasara, büyük hasara, harap, zarar
GT
GD
C
H
L
M
O
he
/hiː/ = PRONOUN: o, kendisi;
NOUN: erkek;
USER: o, diye, onun, de, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
heading
/ˈhed.ɪŋ/ = NOUN: başlık, rota, baş, konu, manşet, baş kısım, ana fikir, yeraltı geçidi, kafa vuruşu;
USER: başlık, başlığı, gitmeden, gidiyor, başlığını
GT
GD
C
H
L
M
O
healthcare
/ˈhelθ.keər/ = USER: sağlık, Healthcare, sağlık hizmetleri, sağlık hizmeti, sağlık bakım
GT
GD
C
H
L
M
O
heard
/hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak;
USER: duydum, duymuş, duydun, duydunuz, duymadım
GT
GD
C
H
L
M
O
heed
/hiːd/ = VERB: önemsemek, dikkat etmek, aldırmak, kulak vermek;
NOUN: aldırma, kulak verme, dikkat etme, önemseme;
USER: dikkat etmek, aldırmak, önemsemek, kulak, dikkat
GT
GD
C
H
L
M
O
hefty
/ˈhef.ti/ = ADJECTIVE: ağır, iri yarı, etkili, bol, çam yarması gibi;
USER: ağır, iri, ağır bir, iri yarı
GT
GD
C
H
L
M
O
help
/help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin;
VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak;
USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
helping
/ˈhel.pɪŋ/ = NOUN: porsiyon;
ADJECTIVE: yardımı olan, faydası dokunan;
USER: yardım, yardımcı, yardımcı olmak, yardımcı olur, yardımcı oluyor
GT
GD
C
H
L
M
O
helps
/help/ = USER: yardımcı olur, yardımcı, olur, yardımcı olan, yardım, yardım
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
hidden
/ˈhɪd.ən/ = ADJECTIVE: gizli, gizlenmiş, saklı, kuytu;
USER: gizlenmiş, gizli, gizli bir, hidden, saklı
GT
GD
C
H
L
M
O
hierarchy
/ˈhaɪə.rɑː.ki/ = NOUN: hiyerarşi, aşamalı sistem;
USER: hiyerarşi, hiyerarşisi, hiyerarşisinde, hiyerarşisinin, hiyerarşisini
GT
GD
C
H
L
M
O
high
/haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı;
ADVERB: yükseğe, yüksekte;
NOUN: lise;
USER: yüksek, yüksek bir, üst, high
GT
GD
C
H
L
M
O
highly
/ˈhaɪ.li/ = ADVERB: son derece, çok, büyük ölçüde, çok iyi;
USER: son derece, çok, yüksek, derece, oldukça
GT
GD
C
H
L
M
O
him
/hɪm/ = PRONOUN: onu, ona, o, kendine, kendi;
USER: onu, ona, onun, onunla, kendisine, kendisine
GT
GD
C
H
L
M
O
hiring
/ˈhaɪə.rɪŋ/ = NOUN: kiralama;
USER: kiralama, işe, işe alma, istihdam, işe alım
GT
GD
C
H
L
M
O
history
/ˈhɪs.tər.i/ = NOUN: tarih, geçmiş, hikâye, kayıtlar, gelişim aşmaları;
USER: tarih, geçmişi, tarihi, tarihinin, geçmiş, geçmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
home
/həʊm/ = NOUN: ev, yuva, yurt, vatan, bakımevi;
ADVERB: eve, evde, yurda, ülkesinde, hedefe;
ADJECTIVE: evdeki, evde yapılan;
USER: ev, ana Sayfa, evde, eve, evi, evi
GT
GD
C
H
L
M
O
honest
/ˈɒn.ɪst/ = ADJECTIVE: dürüst, namuslu, doğru, içten, hilesiz, açık sözlü, saf, açık yürekli, katışıksız;
USER: dürüst, dürüst bir, honest, namuslu
GT
GD
C
H
L
M
O
hope
/həʊp/ = NOUN: umut, ümit, beklenti;
VERB: ummak, ümit etmek, beklemek, istemek, arzu etmek;
USER: umut, umuyoruz, umuyorum, umarım, istiyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
hopelessly
/ˈhəʊp.ləs.li/ = ADVERB: umutsuzca, ümitsizce, tamamen, umutsuz biçimde, korkunç biçimde;
USER: umutsuzca, umutsuz, umutsuz bir, ümitsiz
GT
GD
C
H
L
M
O
hospitality
= NOUN: misafirperverlik, konukseverlik;
USER: misafirperverlik, misafirperverliği, konukseverlik, hospitality, konukseverliği
GT
GD
C
H
L
M
O
house
/haʊs/ = NOUN: ev, konut, şirket, hane, meclis, mesken, ev halkı, yurt, sinema salonu, gösteri;
VERB: barındırmak, evde oturmak, ev sağlamak, eve yerleştirmek;
USER: ev, evi, evin, house, evde, evde
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
however
/ˌhaʊˈev.ər/ = CONJUNCTION: ancak, ama, oysa, halbuki, her ne şekilde;
ADVERB: her nasılsa, her halükârda, nasıl olursa olsun, nasıl oldu da;
USER: ancak, Bununla birlikte, ise, yandan, Bununla, Bununla
GT
GD
C
H
L
M
O
huge
/hjuːdʒ/ = ADJECTIVE: dev, kocaman, muazzam, dev gibi, olağanüstü, koskocaman, ayı gibi, dağ gibi;
USER: dev, kocaman, büyük, büyük bir, çok büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
hype
/haɪp/ = NOUN: yutturmaca, uyuşturucu bağımlısı, aldatıcı, şırınga, aldatıcı reklâm, uyuşturucu madde;
VERB: uyuşturucu zerketmek, yanıltıcı reklâm yapmak;
USER: yutturmaca, hype, abartılı
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ideally
/aɪˈdɪə.li/ = ADVERB: ideal olarak, en iyi şekilde, kusursuz bir biçimde;
USER: ideal olarak, ideal, ideal bir, ideally, şehrin
GT
GD
C
H
L
M
O
identify
/aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek;
USER: belirlemek, tespit, tanımlamak, belirlenmesi, tanımak
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
imagine
/ɪˈmædʒ.ɪn/ = VERB: düşünmek, hayal etmek, tasavvur etmek, düşlemek, hayal kurmak, farzetmek, sanmak, kafasında canlandırmak;
USER: hayal etmek, düşünmek, hayal, düşünün, tahmin
GT
GD
C
H
L
M
O
immediately
/ɪˈmiː.di.ət.li/ = ADVERB: hemen, derhal, doğrudan doğruya, direkt olarak;
USER: hemen, derhal, şimdi, anında, anında
GT
GD
C
H
L
M
O
impact
/imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok;
VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek;
USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri
GT
GD
C
H
L
M
O
impatience
/ɪmˈpeɪ.ʃəns/ = NOUN: sabırsızlık, katlanamama, dayanamama;
USER: sabırsızlık, sabırsızlığı, sabırsızlıkla, sabırsızlığını, impatience
GT
GD
C
H
L
M
O
improvement
/ɪmˈpruːv.mənt/ = NOUN: iyileşme, gelişme, düzelme, ilerleme, ıslah, düzeltme, yenilik, kalkındırma, artma, verimli hale getirme, ıslah etme;
USER: gelişme, iyileşme, iyileştirme, geliştirme, iyileştirilmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
inappropriate
/ˌinəˈprōprē-it/ = ADJECTIVE: uygunsuz, uygun olmayan, yersiz, uymaz;
USER: uygunsuz, olarak bildirin, bildirin, uygun olmayan, uygun
GT
GD
C
H
L
M
O
inc
/ɪŋk/ = USER: inc, A.Ş.
GT
GD
C
H
L
M
O
incident
/ˈɪn.sɪ.dənt/ = NOUN: olay, kaza, hadise, özel durum, ayrıcalık, perde, yük;
ADJECTIVE: ayrıcalık getiren, yükleyen;
USER: olay, olayı, olayın, olaydan, olayla
GT
GD
C
H
L
M
O
including
/ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan;
ADJECTIVE: içeren;
USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren
GT
GD
C
H
L
M
O
incredibly
/ɪnˈkred.ɪ.bli/ = USER: inanılmaz, son derece, inanılmaz derecede, derece, derece
GT
GD
C
H
L
M
O
industries
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektörlerde, Endüstriyel, endüstrisi, endüstriler
GT
GD
C
H
L
M
O
infinite
/ˈɪn.fɪ.nət/ = ADJECTIVE: sonsuz, sınırsız, sayısız;
NOUN: sonsuzluk, sonsuz olan şey;
USER: sonsuz, infinite, sonsuz bir, sınırsız, sonsuzdur
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
innovative
/ˈɪn.ə.və.tɪv/ = USER: yenilikçi, yenilikçi bir, yaratıcı
GT
GD
C
H
L
M
O
inside
/ɪnˈsaɪd/ = PREPOSITION: içinde, içine, içerisinde;
NOUN: iç, iç taraf, karın;
ADJECTIVE: iç, dahili, içteki;
ADVERB: içeride, içeriye;
USER: içinde, iç, içindeki, içine, içerisinde
GT
GD
C
H
L
M
O
installed
/ɪnˈstɔːl/ = VERB: kurmak, yerleştirmek, monte etmek, atamak;
USER: yüklü, kurulu, monte, yüklenmiş, yüklenir
GT
GD
C
H
L
M
O
instead
/ɪnˈsted/ = ADVERB: yerine;
USER: yerine, bunun yerine, onun yerine, onun yerine
GT
GD
C
H
L
M
O
instinctively
/ɪnˈstɪŋk.tɪv/ = USER: içgüdüsel, içgüdüsel olarak, içgüdüsel bir, içgüdüsel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
intelligent
/inˈtelijənt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, yetenekli, kabiliyetli, kültürlü, usta;
USER: akıllı, zeki, akıllı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
intended
/ɪnˈten.dɪd/ = ADJECTIVE: istenilen, yönelik, tasarlanmış, kasıtlı, müstakbel, kasti, nişanlı;
USER: yönelik, tasarlanmıştır, amaçlanan, amaçlanmaktadır, tasarlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
intent
/ɪnˈtent/ = NOUN: niyet, amaç, kasıt, maksat, gaye;
ADJECTIVE: niyetli, kararlı, istekli, hevesli, dikkatli, meşgul, dalmış;
USER: niyet, amacı, niyeti, niyetiyle, niyetli
GT
GD
C
H
L
M
O
interaction
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime
GT
GD
C
H
L
M
O
interested
/ˈɪn.trəs.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, meraklı, çıkarcı, taraflı, pay sahibi olan, ortağı;
USER: ilgili, ilgi, ilgilenen, ilgileniyor, ilgilendi, ilgilendi
GT
GD
C
H
L
M
O
interface
/ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz;
USER: arayüz, arayüzü, arabirimi, arabirim, arabirimini
GT
GD
C
H
L
M
O
interfaces
/ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz;
USER: arayüzleri, arayüzler, arabirimleri, arabirimler, arayüzü
GT
GD
C
H
L
M
O
intermediaries
/ˌintərˈmēdēˌerē/ = USER: aracılar, aracı, aracılık, aracıların, aracıları
GT
GD
C
H
L
M
O
intermediary
/ˌintərˈmēdēˌerē/ = NOUN: aracı, arabulucu;
ADJECTIVE: ara, orta, arabuluculuk eden;
USER: aracı, aracılık, ara, arabulucu, arac
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
invade
/ɪnˈveɪd/ = VERB: saldırmak, istila etmek, ele geçirmek, ihlal etmek, akın etmek, içini kaplamak, gaspetmek;
USER: istila etmek, saldırmak, işgal, istila
GT
GD
C
H
L
M
O
invest
/ɪnˈvest/ = VERB: yatırım yapmak, yatırmak, giydirmek, donatmak, yetki vermek, sarmak, kuşatmak;
USER: yatırım yapmak, yatırım, yatırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
ios
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
issue
/ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç;
VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek;
USER: konu, sorun, sorunu, konuda
GT
GD
C
H
L
M
O
issues
/ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç;
VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek;
USER: sorunları, konular, sorunlar, konularda, konuları
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
itself
/ɪtˈself/ = PRONOUN: kendisi, kendini, kendi, bizzat, sadece;
USER: kendisi, kendini, kendisini, kendi, kendisine
GT
GD
C
H
L
M
O
job
/dʒɒb/ = NOUN: iş, görev, meslek, suç, kârlı iş, tip, estetik ameliyat;
ADJECTIVE: iş;
VERB: iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek;
USER: iş, işi, işini, bir iş, anki iş
GT
GD
C
H
L
M
O
jobs
/dʒɒb/ = NOUN: Yyüp peygamber, Eyüp peygamber;
USER: işler, iş, işleri, pozisyon, işlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
jokes
/dʒəʊk/ = NOUN: şaka, fıkra, alay konusu, muziplik, komiklik;
VERB: şaka yapmak, espri yapmak, muziplik yapmak, fıkra anlatmak;
USER: şaka, şakalar, espriler, fıkralar, şakaları
GT
GD
C
H
L
M
O
july
/dʒʊˈlaɪ/ = NOUN: Temmuz
GT
GD
C
H
L
M
O
jump
/dʒʌmp/ = VERB: atlamak, zıplamak, sıçramak, atlatmak, sıçratmak, fırlamak, zonklamak;
NOUN: atlama, sıçrama, zıplama, fırlama, artış;
USER: atlamak, atlama, atlayabilirsiniz, atlayabilir, jump
GT
GD
C
H
L
M
O
jumping
/jəmp/ = NOUN: atlama, sıçrama, hoplama;
ADJECTIVE: sıçrayan;
USER: atlama, atlayarak, jumping, atlamak, atlıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
just
/dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade;
ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru;
USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
keep
/kiːp/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince;
NOUN: matem türküsü;
VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak;
USER: tutmak, devam, tutun, tutmaya, korumak
GT
GD
C
H
L
M
O
keeps
/kiːp/ = VERB: tutmak, korumak, sağlamak, kalmak, sürdürmek, bulundurmak, durmak, devam ettirmek, uymak, alıkoymak, bakmak;
NOUN: kale;
USER: tutar, tutan, ediyor, devam ediyor, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
keywords
/ˈkiː.wɜːd/ = USER: anahtar kelimeler, anahtar kelime, anahtar kelimeleri, anahtar sözcükler, kelime
GT
GD
C
H
L
M
O
kind
/kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su;
ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli;
USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
labor
/ˈleɪ.bər/ = NOUN: işgücü, emek, çalışma, işçi sınıfı, doğum sancısı, hizmet, işçi partisi;
VERB: çalışmak, uğraşmak, emek vermek, doğum sancısı çekmek, çaba harcamak, lafı uzatmak, alın teriyle yapmak;
USER: emek, işgücü, iş, işçilik, çalışma
GT
GD
C
H
L
M
O
lack
/læk/ = NOUN: eksiklik, yoksunluk, yokluk, noksan;
VERB: olmamak, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak;
USER: eksiklik, eksikliği, olmaması, yetersizliği, eksikliğinden
GT
GD
C
H
L
M
O
land
/lænd/ = NOUN: arazi, kara, toprak, arsa, ülke, vatan, diyar, memleket;
VERB: indirmek, yere inmek, düşmek, karaya çıkmak;
USER: arazi, kara, toprak, arsa, arazinin
GT
GD
C
H
L
M
O
landscape
/ˈlænd.skeɪp/ = NOUN: manzara, peyzaj;
VERB: bahçe düzenlemek;
USER: manzara, peyzaj, yatay, Landscape, Manzarası
GT
GD
C
H
L
M
O
language
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini
GT
GD
C
H
L
M
O
laptop
/ˈlæp.tɒp/ = USER: dizüstü bilgisayar, dizüstü, laptop, dizüstü Bilgisayarınızı, Laptop &
GT
GD
C
H
L
M
O
laptops
/ˈlæp.tɒp/ = USER: dizüstü bilgisayarlar, dizüstü, Laptoplar, dizüstü bilgisayar, dizüstü bilgisayarlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
largely
/ˈlɑːdʒ.li/ = ADVERB: çok, genellikle, genelde, başlıca, fazlasıyla, bolca;
USER: çok, büyük ölçüde, ölçüde, büyük oranda, çoğunlukla
GT
GD
C
H
L
M
O
larger
/lɑːdʒ/ = USER: büyük, daha büyük, daha büyük bir, büyük bir, geniş, geniş
GT
GD
C
H
L
M
O
lasting
/ˈlɑː.stɪŋ/ = ADJECTIVE: kalıcı, sürekli, dayanıklı, devamlı;
NOUN: sağlam ayakkabılık kumaş;
USER: kalıcı, ömürlü, süreli, kalıcı bir, süren
GT
GD
C
H
L
M
O
lastly
/ˈlɑːst.li/ = ADVERB: son olarak, nihayet;
USER: son olarak, son, son olarak da, nihayet
GT
GD
C
H
L
M
O
later
/ˈleɪ.tər/ = ADVERB: sonra, daha sonra, sonradan;
USER: daha sonra, sonra, sonraki, geç, daha, daha
GT
GD
C
H
L
M
O
leak
/liːk/ = NOUN: kaçak, sızıntı, sızma;
VERB: sızdırmak, sızmak, kaçak yapmak, akmak, sızıntı yapmak;
USER: sızıntı, kaçak, sızıntısı, sızdırıyor, sızabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
learn
/lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak;
USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
learning
/ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim;
USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
leave
/liːv/ = NOUN: izin, veda, müsaade, ruhsat;
VERB: bırakmak, ayrılmak, terketmek, kalkmak, kalmak, yola çıkmak, unutmak, vazgeçmek, caymak;
USER: ayrılmak, bırakmak, terk, bırakın, bırakmayın
GT
GD
C
H
L
M
O
legacy
/ˈleɡ.ə.si/ = NOUN: miras, kalıt;
USER: miras, eski, mirası, mirasını, legacy
GT
GD
C
H
L
M
O
lengthy
/ˈleŋ.θi/ = ADJECTIVE: uzun, çok uzun, ayrıntılı;
USER: uzun, uzun bir, uzun süren, uzun süreli, çok uzun
GT
GD
C
H
L
M
O
less
/les/ = ADJECTIVE: daha az, daha küçük, eksik, içermeyen;
PREPOSITION: eksi, çıkarılmak üzere;
NOUN: daha az şey, eksik miktar, daha küçük şey;
USER: daha az, az, daha, kısa, düşük
GT
GD
C
H
L
M
O
let
/let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni;
VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek;
USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver
GT
GD
C
H
L
M
O
letter
/ˈlet.ər/ = NOUN: mektup, harf, belge, evrak, betik;
VERB: basmak, kitap harfiyle yazmak, başlık basmak;
USER: mektup, yazmak, Mektup yazmak, harfli, mektubu
GT
GD
C
H
L
M
O
letting
/ˈlet.ɪŋ/ = USER: izin, icar, sağlayarak, bildirdiğiniz, bildirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
level
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç;
VERB: dengelemek;
ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst;
USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde
GT
GD
C
H
L
M
O
leverage
/ˈliː.vər.ɪdʒ/ = NOUN: baskı, kaldıraç gücü, manivelâ hareketi;
USER: baskı, kaldıraç, leverage
GT
GD
C
H
L
M
O
life
/laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
limbo
/ˈlɪm.bəʊ/ = NOUN: belirsizlik, zindan, cehennemin sınırındaki yer, muallak;
USER: belirsizlik, limbo, belirsiz, belirsizliğe, belirsizliğin
GT
GD
C
H
L
M
O
line
/laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi;
VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak;
USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır
GT
GD
C
H
L
M
O
listed
/list/ = ADJECTIVE: kayıtlı, kaydedilmiş;
USER: listelenen, yer, listede, listelenir, listelenmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
listen
/ˈlɪs.ən/ = VERB: dinlemek, kulak asmak;
USER: dinlemek, dinle, dinleyin, dinleyebilirsiniz, dinleme, dinleme
GT
GD
C
H
L
M
O
little
/ˈlɪt.l̩/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, bayağı, adi, dar görüşlü;
ADVERB: azıcık, hemen hemen hiç;
NOUN: ufak şey, az miktar, az zaman;
USER: az, küçük, biraz, küçük bir, çok az, çok az
GT
GD
C
H
L
M
O
live
/lɪv/ = ADJECTIVE: canlı, yaşayan, naklen, diri, elektrik yüklü, hayat dolu, güncel, parlak, elektrikli, hareketli, sönmemiş, yanmamış;
VERB: yaşamak, oturmak, hayatta kalmak, hayatın tadını çıkarmak;
USER: canlı, yaşamak, yaşayan, yaşıyor, yaşıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
lives
/laɪvz/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşıyor, hayatını, hayatımızın, hayatlarını, hayatlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
load
/ləʊd/ = NOUN: yük, şarj, sıkıntı, sorumluluk, çok miktar;
VERB: yüklemek, yüklenmek, doldurmak, yük olmak, sıkmak, katmak, çok yemek;
USER: yük, yüklemek, yükleyin, yükleme, yüklenemedi
GT
GD
C
H
L
M
O
loaded
/ˈləʊ.dɪd/ = ADJECTIVE: yüklü, dolu, doldurulmuş, sarhoş, paralı;
USER: yüklü, yüklenen, yüklenir, loaded, yüklenmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
located
/ləʊˈkeɪt/ = VERB: yerleştirmek, yerini saptamak, yerleşmek, oturmak;
USER: yer, bulunan, bulunduğu, bulunur, bulunmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
location
/ləʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: yer, konum, mevki, yerleştirme, yer belirleme, stüdyo dışı;
USER: konum, yer, konumu, location, yeri
GT
GD
C
H
L
M
O
logging
/ˈlɒɡ.ɪŋ/ = VERB: seyir defterine yazmak, mesafe katetmek;
USER: günlüğü, giriş, günlük, oturum, günlüğe kaydetme
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
longer
/lɒŋ/ = USER: uzun, artık, daha uzun, daha, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
look
/lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek;
NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi;
USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm
GT
GD
C
H
L
M
O
looking
/ˌɡʊdˈlʊk.ɪŋ/ = USER: görünümlü, seyir, arayan, arıyorsanız, arıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
looks
/lʊk/ = USER: görünüyor, bakar, görünür, arar, görünen
GT
GD
C
H
L
M
O
lost
/lɒst/ = ADJECTIVE: kayıp, kaybolmuş, kaybedilmiş, şaşırmış, dalgın, kendini kaybetmiş, mahvolmuş, düşünceye dalmış;
USER: kayıp, kaybetti, kaybolur, kaybetmiş, kaybettim, kaybettim
GT
GD
C
H
L
M
O
lot
/lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip;
VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak;
USER: çok, sürü, yeri, çok şey, birçok, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
lower
/ˈləʊ.ər/ = ADJECTIVE: alt, aşağı, daha alçak, daha aşağı, aşağıdaki;
VERB: düşürmek, indirmek, alçaltmak, küçültmek, surat asmak, somurtmak, karartmak, küçük düşürmek;
NOUN: somurtma, surat asma;
USER: düşük, daha düşük, alt, düşürmek, azaltmak
GT
GD
C
H
L
M
O
lucrative
/ˈluː.krə.tɪv/ = ADJECTIVE: kazançlı, kârlı;
USER: kazançlı, karlı, kazançlı bir, kârlı, karlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
machine
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede
GT
GD
C
H
L
M
O
maintain
/meɪnˈteɪn/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek;
USER: korumak, sağlamak, sürdürmek, muhafaza, bakımı
GT
GD
C
H
L
M
O
major
/ˈmeɪ.dʒər/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, majör, başlıca;
NOUN: majör, binbaşı, branş, yetişkin, reşit kimse;
VERB: branşı doğrultusunda yoğunlaşmak, konusunda uzmanlaşmak;
USER: büyük, önemli, ana, önemli bir, büyük bir
GT
GD
C
H
L
M
O
majors
/ˈmājər/ = USER: binbaşı, ana dal, dal, anabilim, dalları,
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
makers
/ˈmeɪ.kər/ = NOUN: yapan, yaratan, bono imzalayan kimse, fail;
USER: vericiler, yapımcıları, üreticileri, makinesi, yapıcılar
GT
GD
C
H
L
M
O
makes
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
making
/ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi;
USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım
GT
GD
C
H
L
M
O
makings
= NOUN: küçük kazançlar, malzeme, özellikler;
USER: kazançlar, yapımını
GT
GD
C
H
L
M
O
malicious
/məˈlɪʃ.əs/ = ADJECTIVE: kötü niyetli, kötücül, hain, şeytanca, fena;
USER: kötü niyetli, kötü amaçlı, zararlı, kötü amaçlı bir, kötü niyetli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
manage
/ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak;
USER: yönetmek, yöneticisiyseniz
GT
GD
C
H
L
M
O
management
/ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik;
USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
manually
/ˈmæn.ju.ə.li/ = ADVERB: el ile;
USER: el ile, el, elle, manuel, manuel olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
manufacturer
/ˌmanyəˈfakCHərər/ = NOUN: üretici, imalatçı, fabrikatör;
USER: üretici, üreticisi, üreticiler, imalatçısı, üreticisidir
GT
GD
C
H
L
M
O
manufacturing
/ˌmanyəˈfakCHər/ = VERB: üretmek, imal etmek, uydurmak;
USER: üretim, imalat, üretimi, imalatı, üretiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
many
/ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın;
ADVERB: çok;
NOUN: birçoğu;
USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda
GT
GD
C
H
L
M
O
mapped
/mæp/ = VERB: haritasını yapmak, planlamak;
USER: eşleştirilir, eşleştirilmiş, eşlenen, eşlenmiş, eşlenir
GT
GD
C
H
L
M
O
market
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında
GT
GD
C
H
L
M
O
master
/ˈmɑː.stər/ = ADJECTIVE: ana, asıl, esas, baş;
NOUN: usta, efendi, kalıp, kaptan, sahip, hoca, öğretmen, üstâd;
USER: ana, Master, usta, yüksek lisans, yöneticisi
GT
GD
C
H
L
M
O
matter
/ˈmæt.ər/ = NOUN: madde, konu, mesele, önem, şey, husus, öz, cerahat, cisim, irin, iltihap;
VERB: önemi olmak, önemli olmak, iltihaplanmak;
USER: madde, önemli, önemi, fark, olursa olsun
GT
GD
C
H
L
M
O
maturity
/məˈtjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: vade, olgunluk, ergenlik;
USER: olgunluk, vade, vadeli, vadesi, vadeye
GT
GD
C
H
L
M
O
maximize
/ˈmæk.sɪ.maɪz/ = VERB: maksimuma çıkarmak, en geniş anlamı ile açıklamak;
USER: maksimuma çıkarmak, maksimize, en üst düzeye çıkarmak, üst düzeye çıkarmak, en üst düzeye
GT
GD
C
H
L
M
O
me
/miː/ = PRONOUN: bana, beni;
USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle
GT
GD
C
H
L
M
O
meaning
/mēn/ = NOUN: anlam, kasıt, amaç, manâ, içerik;
ADJECTIVE: anlamlı, niyetli, kasıtlı, manâlı;
USER: anlam, anlamı, anlamına, yani, anlamına gelir
GT
GD
C
H
L
M
O
meant
/mēn/ = VERB: kastetmek, anlamına gelmek, ifade etmek, demek istemek, demek olmak, niyet etmek, demeye gelmek, tasarlamak;
USER: demek, anlamına geliyordu, anlamına, içindir, geliyordu, geliyordu
GT
GD
C
H
L
M
O
measures
/ˈmeʒ.ər/ = NOUN: ölçü, tedbir, önlem, ölçüm, ölçek, had, miktar, oran, vezin;
USER: önlemler, tedbirler, önlemleri, tedbirleri, önlemlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
menu
/ˈmen.juː/ = NOUN: menü, mönü, yemek listesi;
USER: menü, menüsünde, menüsünden, menüsü, menüsünü, menüsünü
GT
GD
C
H
L
M
O
message
/ˈmes.ɪdʒ/ = NOUN: mesaj, haber;
USER: mesaj, mesaj gönder, mesajı, iletisi, ileti
GT
GD
C
H
L
M
O
messages
/ˈmes.ɪdʒ/ = NOUN: mesaj, haber;
USER: mesajları, mesajlar, mesaj, iletileri, mesajlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
messaging
/ˌɪn.stənt ˈmes.ɪ.dʒɪŋ/ = USER: mesajlaşma, mesaj, ileti, mesajları, mesajı
GT
GD
C
H
L
M
O
messenger
/ˈmes.ɪn.dʒər/ = NOUN: haberci, kurye, ulak;
USER: haberci, messenger, mesajlaşma, kurye, elçi
GT
GD
C
H
L
M
O
metrics
/ˈmetrɪks/ = USER: ölçümleri, ölçümlerini, metrics, ölçümler, metrikleri
GT
GD
C
H
L
M
O
might
/maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor;
VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, might, belki, belki
GT
GD
C
H
L
M
O
millennials
/mɪˈlen.i.əm/ = USER: Millennials, Günümüz gençlerinin,
GT
GD
C
H
L
M
O
mimic
/ˈmɪm.ɪk/ = NOUN: taklit, taklitçi;
ADJECTIVE: taklit eden, pandomimaya değin;
VERB: taklit etmek, taklidini yapmak, benzemek;
USER: taklit, mimik, taklit eden, benzetim, taklit etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
miss
/mɪs/ = VERB: kaçırmak, kaçırmak, vuramamak, özlemek, ıskalamak, aramak, özlem duymak, gözlemek, eksik olmak;
NOUN: bayan, hanım, kız, ıska, matmazel, karavana, isabet etmeme;
USER: kaçırmak, bayan, özledim, kaçırmayın, özlüyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
missed
/mɪs/ = VERB: kaçırmak, kaçırmak, vuramamak, özlemek, ıskalamak, aramak, özlem duymak, gözlemek, eksik olmak;
USER: cevapsız, kaçırılmaması, kaçırmış, özledim, kaçırdı
GT
GD
C
H
L
M
O
mobile
/ˈməʊ.baɪl/ = ADJECTIVE: hareketli, seyyar, gezici, oynak, değişken, akışkan, yer değiştirebilen;
NOUN: dengede hareket düzeni;
USER: hareketli, cep, mobil, Mobile, cep telefonu, cep telefonu
GT
GD
C
H
L
M
O
models
/ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune;
VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak;
USER: modelleri, modeller, model, modellerde, modellerin
GT
GD
C
H
L
M
O
moment
/ˈməʊ.mənt/ = NOUN: an, moment, önem, nüfuz;
USER: an, andan, anda, şu, anı, anı
GT
GD
C
H
L
M
O
money
/ˈmʌn.i/ = NOUN: новац, паре, лова, монета;
USER: para, Fiyat, Fiyat karşılığı, money, fayda, fayda
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
motion
/ˈməʊ.ʃən/ = NOUN: hareket, devinim, önerge, teklif;
VERB: el ile işaret etmek;
USER: hareket, hareketi, hareketli, motion, harekete
GT
GD
C
H
L
M
O
move
/muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil;
VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak;
USER: hareket, taşımak, taşıyın, hareket ettirin, geçmek
GT
GD
C
H
L
M
O
much
/mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro;
ADJECTIVE: významný významný
GT
GD
C
H
L
M
O
multiple
/ˈmʌl.tɪ.pl̩/ = ADJECTIVE: çoklu, birçok, katlı;
NOUN: kat, katsayı;
USER: çoklu, birden fazla, birden, birden çok, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
natural
/ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan;
USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
navigate
/ˈnæv.ɪ.ɡeɪt/ = VERB: gemi yolculuğu yapmak, gemi ile geçmek, tekne kullanmak;
USER: gezinmek, gidin, gitmek, navigasyon, navigate
GT
GD
C
H
L
M
O
navigating
/ˈnæv.ɪ.ɡeɪt/ = VERB: gemi yolculuğu yapmak, gemi ile geçmek, tekne kullanmak;
USER: gezinme, navigasyon, seyreden, gezinmek, navigasyona
GT
GD
C
H
L
M
O
necessarily
/ˈnes.ə.ser.ɪl.i/ = ADVERB: zorunlu olarak, şart, ister istemez, olmazsa olmaz;
USER: zorunlu olarak, mutlaka, zorunlu, ille, gerekmez
GT
GD
C
H
L
M
O
necessary
/ˈnes.ə.ser.i/ = ADJECTIVE: gerekli, gereken, zorunlu, lazım;
NOUN: gereken şey, lazım olan şey;
USER: gerekli, gereklidir, gereken, gerekirse, gerekir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
need
/niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk;
VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız
GT
GD
C
H
L
M
O
needed
/ˈniː.dɪd/ = ADJECTIVE: lazım;
USER: gerekli, gereken, ihtiyaç, gereklidir, tabi, tabi
GT
GD
C
H
L
M
O
needs
/nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar;
ADVERB: ister istemez;
USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
nest
/nest/ = NOUN: yuva, kuluçka, iç içe geçen şeyler, tutam;
VERB: yuvaya yerleşmek, yuva yapmak, iç içe koymak;
USER: yuva, yuvası, nest, iç içe, yuvasına
GT
GD
C
H
L
M
O
network
/ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü;
USER: ağ, ağı, şebeke, ağa, network
GT
GD
C
H
L
M
O
never
/ˈnev.ər/ = ADVERB: asla, hiç, hiçbir zaman, hiçbir şekilde, katiyen, hiçbir suretle, taş çatlasa, balık kavağa çıkınca;
USER: asla, hiç, hiçbir zaman, hiçbir, hiçbir
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
next
/nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki;
ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik;
PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse;
ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra;
USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki
GT
GD
C
H
L
M
O
nlp
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
noon
/nuːn/ = NOUN: öğle, öğle vakti;
ADJECTIVE: öğlen, öğle;
USER: öğle, öğlen, öğleden, öğle saatlerinde, noon
GT
GD
C
H
L
M
O
nor
/nɔːr/ = CONJUNCTION: ne de, ne, de değil;
USER: ne de, ne, veya, ya
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
nothing
/ˈnʌθ.ɪŋ/ = NOUN: hiçbir şey, hiç, sıfır, boş söz;
ADVERB: hiç, asla, katiyen;
PRONOUN: hiç;
USER: hiçbir şey, şey, bir şey, hiçbir, başka bir şey, başka bir şey
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
number
/ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey;
VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak;
USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını
GT
GD
C
H
L
M
O
occupations
/ˌɒk.jəˈpeɪ.ʃən/ = NOUN: işgal, oturma, kullanan, uğraş, iş, meşguliyet, uğraşı;
USER: meslekler, meslek, işgaller, mesleklerin, meslekleri,
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
off
/ɒf/ = ADJECTIVE: kapalı, devre dışı, uzak;
ADVERB: kapalı, uzakta, uzak, tamamen, izinli, kesik;
PREPOSITION: dışında, izinli;
NOUN: başlangıç;
USER: kapalı, off, dışı, devre dışı, kapatma, kapatma
GT
GD
C
H
L
M
O
offer
/ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum;
VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak;
USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor
GT
GD
C
H
L
M
O
offers
/ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum, satışa çıkarma, adak, bağış;
USER: sunuyor, sunar, sunmaktadır, sunan, bulunmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
office
/ˈɒf.ɪs/ = NOUN: ofis, büro, görev, makam, bakanlık, devlet dairesi, sorumluluk, ima, kiler, ambar, dini tören;
ADJECTIVE: büro;
USER: ofis, ofisi, ofiste, büro, office
GT
GD
C
H
L
M
O
ok
/ˌəʊˈkeɪ/ = ADJECTIVE: iyi, makbul;
NOUN: olur, onay, okey, tasdik;
VERB: onaylamak, tasdiklemek, okeylemek;
USER: tamam, ok, Tamam'ı
GT
GD
C
H
L
M
O
old
/əʊld/ = ADJECTIVE: eski, yaşlı, ihtiyar, eskimiş, önceki, bayat, tecrübeli, eskiden kalma, köhne, harika, pişkin, kart;
NOUN: eski zamanlar;
USER: eski, Alt, Old, yaşlı, eski bir, eski bir
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
onboarding
GT
GD
C
H
L
M
O
once
/wʌns/ = NOUN: bir kere;
ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden;
CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez;
USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ones
/wʌn/ = NOUN: biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
USER: olanlar, olanları, olanlardan, olanlardır, olanların
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
open
/ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan;
VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak;
USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda
GT
GD
C
H
L
M
O
operate
/ˈɒp.ər.eɪt/ = VERB: çalıştırmak, işletmek, çalışmak, kullanmak, işlemek, ameliyat etmek, etkilemek, etki etmek, borsada işlem yapmak, spekülasyon yapmak;
USER: işletmek, çalıştırmak, faaliyet, çalışır, çalışmasına
GT
GD
C
H
L
M
O
opinion
/əˈpɪn.jən/ = NOUN: görüş, fikir, düşünce, kanaat, kanı, inanç, önemseme, takdir;
USER: görüş, görüşü, fikir, düşünce, kanaat
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunities
= NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsatları, fırsatlar, fırsat, olanakları, imkanları, imkanları
GT
GD
C
H
L
M
O
opt
/ɒpt/ = VERB: yeğlemek, seçmek, tercih etmek, karar kılmak;
USER: yeğlemek, seçmek, tercih, seçebilirler, opt
GT
GD
C
H
L
M
O
option
/ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre;
USER: seçenek, seçeneği, seçeneğini, seçenektir, opsiyon
GT
GD
C
H
L
M
O
options
/ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre;
USER: seçenekleri, seçenekler, seçeneklerini, seçenek, ayarları
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
order
/ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi;
VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek;
USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni
GT
GD
C
H
L
M
O
organization
/ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye;
USER: organizasyon, örgüt, kuruluş, organizasyonu, örgütü
GT
GD
C
H
L
M
O
organizations
/ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye;
USER: kuruluşlar, kuruluşları, örgütleri, kuruluşların, Kuruluşlarına
GT
GD
C
H
L
M
O
os
/ˌəʊˈes/ = USER: os, işletim, işletim Sistemi, Devamı OS, Platformlar
GT
GD
C
H
L
M
O
other
/ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası;
ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki;
ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka;
USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
over
/ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı;
PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında;
ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş;
USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
overcome
/ˌəʊ.vəˈkʌm/ = VERB: üstesinden gelmek, atlatmak, halletmek, başa çıkmak, başarmak, hakkından gelmek, zayıf düşürmek;
NOUN: atlatma;
USER: üstesinden gelmek, üstesinden, aşmak, aşılması, ortadan
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
page
/peɪdʒ/ = NOUN: sayfa, komi, içoğlanı, peyk, şövalye eğitimi alan çocuk;
VERB: çağrı cihazını aramak, sayfa numarası vermek, otelde birini komiyle çağırttırmak;
USER: sayfa, sayfası, sayfayı, sayfasında, Sayfanın
GT
GD
C
H
L
M
O
parameters
/pəˈræm.ɪ.tər/ = NOUN: parametre, katsayı, karakteristik özellik;
USER: parametreleri, parametreler, parametrelerini, parametre, parametrelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
pass
/pɑːs/ = VERB: geçmek, geçirmek, vermek, aşmak, devretmek;
NOUN: geçiş, pas, geçme, izin, geçit, paso, giriş;
USER: geçmek, geçmesi, geçirmek, geçmesine, geçiş
GT
GD
C
H
L
M
O
past
/pɑːst/ = NOUN: geçmiş, mazi, geçmiş zaman;
ADJECTIVE: geçmiş, geçen, eski, önceki;
PREPOSITION: geçe, ötesinde, öte, yanından geçerek, geçkin;
ADVERB: geçecek şekilde;
USER: geçmiş, son, geçmişte, Geçtiğimiz, geçen, geçen
GT
GD
C
H
L
M
O
pattern
/ˈpæt.ən/ = NOUN: model, kalıp, şablon, örnek, numune, patron, eşantiyon;
ADJECTIVE: örnek, ideal;
VERB: örnek almak, örneğe göre yapmak;
USER: model, kalıp, desen, deseni, modeli
GT
GD
C
H
L
M
O
patterns
/ˈpæt.ən/ = NOUN: model, kalıp, şablon, örnek, numune, patron, eşantiyon;
USER: desen, desenleri, kalıpları, desenler, modelleri
GT
GD
C
H
L
M
O
pause
/pɔːz/ = NOUN: durma, mola, ara verme, uzatma işareti, teneffüs, tereddüd, sekte;
VERB: duraklamak, ara vermek, duraksamak, tereddüd etmek;
USER: durma, duraklatmak, duraklama, duraklatma, duraklat
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
perfect
/ˈpɜː.fekt/ = ADJECTIVE: mükemmel, kusursuz, tam, eksiksiz;
VERB: mükemmelleştirmek, tamamlamak, kusursuz yapmak;
NOUN: tamamlanmış geçmiş zamanlı fiil;
USER: mükemmel, mükemmel bir, perfect, kusursuz, idealdir
GT
GD
C
H
L
M
O
period
/ˈpɪə.ri.əd/ = NOUN: dönem, süre, periyot, nokta, devir, devre, adet, çağ, regl, aybaşı, ders saati, dönüm, tam cümle;
USER: süre, dönem, dönemde, dönemi, döneminde, döneminde
GT
GD
C
H
L
M
O
person
/ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden;
USER: kişi, kişinin, Gönderdiği, kişiye, kişi başı
GT
GD
C
H
L
M
O
personal
/ˈpɜː.sən.əl/ = ADJECTIVE: kişisel, özel, şahsi, kişiye özel, vücut, kişiye yönelik;
NOUN: kişisel ilanlar sayfası;
USER: kişisel, kişisel bir, özel, bireysel, şahsi
GT
GD
C
H
L
M
O
personally
/ˈpɜː.sən.əl.i/ = ADVERB: şahsen, kişisel olarak, bizzat, kanımca, bana kalırsa;
USER: kişisel olarak, şahsen, bizzat, kişisel
GT
GD
C
H
L
M
O
perspective
/pəˈspek.tɪv/ = NOUN: personel, eleman, çalışanlar, kadro;
USER: perspektif, bakış açısı, açısından, bakış, açıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
phone
/fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses;
VERB: telefon etmek;
USER: telefon, telefonu, phone, telefonun, telefonunuzu, telefonunuzu
GT
GD
C
H
L
M
O
phones
/fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses;
VERB: telefon etmek;
USER: telefonları, telefonlar, telefonu, telefon, telefonlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
pick
/pɪk/ = VERB: seçmek, toplamak, koparmak, ayıklamak, karıştırmak, kazmak, yolmak, delmek;
NOUN: seçme, kazma, kürdan, seçenek;
USER: seçmek, almak, seçin, almaya, seçim
GT
GD
C
H
L
M
O
place
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place
GT
GD
C
H
L
M
O
places
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak;
USER: yerler, yerlerde, yerleri, yer, yerlerden
GT
GD
C
H
L
M
O
plates
/pleɪt/ = NOUN: ayak;
USER: plakaları, plakalar, levhalar, tabak, levha
GT
GD
C
H
L
M
O
platform
/ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça;
USER: platform, platformu, platformda, platformunda, bir platform
GT
GD
C
H
L
M
O
platforms
/ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça;
USER: platformları, platformlar, platformlarda, platformlarında, platform
GT
GD
C
H
L
M
O
players
/ˈpleɪ.ər/ = NOUN: oyuncu, çalar, player, kumarbaz, çalan kimse;
USER: oyuncular, oyuncu, oyuncuları, oyuncuların, çalarlar, çalarlar
GT
GD
C
H
L
M
O
plays
/pleɪ/ = NOUN: oyun, oynama, hareket, eğlence, tiyatro;
VERB: oynamak, çalmak, canlandırmak, tutmak, tutmak, oynaşmak, hareket etmek;
USER: çalış, oynar, oynuyor, oynamaktadır, çalar, çalar
GT
GD
C
H
L
M
O
plug
/plʌɡ/ = NOUN: fiş, priz, tıkaç, buji, tıpa, dolgu, yumruk, yangın musluğu, vuruş, silindir şapka;
VERB: tıkaç, tıkamak;
USER: fiş, plug, fişi, eklenti, fişini
GT
GD
C
H
L
M
O
pm
/ˌpiːˈem/ = USER: pm, am, ÖS, ÖÖ, Zamanı
GT
GD
C
H
L
M
O
poets
/ˈpəʊ.ɪt/ = NOUN: şair, ozan, romantik, duygulu kimse;
USER: şairler, şair, şairlerin, şairleri, şairlerinden
GT
GD
C
H
L
M
O
pool
/puːl/ = NOUN: havuz, bilardo, pot, gölcük, gölet, fon, tröst, petrol rezervi, kartel, ortaya konan para, birlik;
VERB: fon oluşturmak, kârı paylaşmak, tröst kurmak, para koymak, birleştirmek;
USER: havuz, havuzu, yüzme havuzu, pool, havuzuna
GT
GD
C
H
L
M
O
popular
/ˈpɒp.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: popüler, halk, sevilen, tutulan, halka özgü;
USER: popüler, popüler bir, popülerdir, halk, sevilen, sevilen
GT
GD
C
H
L
M
O
posed
/pəʊz/ = VERB: poz vermek, sormak, poz verdirmek, tavır takınmak, taslamak, soru sorarak şaşırtmak;
USER: ortaya, poz, yarattığı, yöneltilen, oluşturduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
possibilities
= NOUN: olasılık, olanak, ihtimal, imkân;
USER: olanakları, olanaklar, olanakları değerlendirebilirsiniz, olanaklarını, imkanları
GT
GD
C
H
L
M
O
possibility
= NOUN: olasılık, olanak, ihtimal, imkân;
USER: olasılık, olasılığı, imkanı, olasılığını, olanağı
GT
GD
C
H
L
M
O
possible
/ˈpɒs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: mümkün, olası, olanaklı, makul, akla uygun;
NOUN: rekor;
USER: mümkün, mümkündür, olası, muhtemel, mümkün olan, mümkün olan
GT
GD
C
H
L
M
O
post
/pəʊst/ = NOUN: posta, direk, nöbet, kazık, kışla, karakol;
VERB: postalamak, yapıştırmak, asmak, posta ile göndermek, ilan etmek, atamak;
USER: posta, yayınlamak, göndermek, sonrası, yazılan
GT
GD
C
H
L
M
O
potential
/pəˈten.ʃəl/ = NOUN: potansiyel, gerilim, güç, yeterlik kipi, iktidar;
ADJECTIVE: potansiyel, olası, gizli, açığa çıkmamış;
USER: potansiyel, potansiyeli, olası, potansiyelini, potansiyeline
GT
GD
C
H
L
M
O
power
/paʊər/ = NOUN: güç, enerji, iktidar, kuvvet, yetki, üs, otorite, yetenek, derman, takât;
VERB: güç sağlamak, çalıştırmak, elektrik vermek;
USER: güç, gücü, gç, elektrik, enerji
GT
GD
C
H
L
M
O
preference
/ˈpref.ər.əns/ = NOUN: tercih, öncelik, tercih hakkı, yeğleme, yeğ tutma, rüçhan hakkı, imtiyazlı hisse senedi;
USER: tercih, tercihi, tercihinize, tercihinizi, tercihini
GT
GD
C
H
L
M
O
preparing
/prɪˈpeər/ = VERB: hazırlamak, hazırlık yapmak, düzmek;
USER: hazırlanması, hazırlama, hazırlamak, hazırlanıyor, hazırlarken
GT
GD
C
H
L
M
O
present
/ˈprez.ənt/ = ADJECTIVE: mevcut, bu, şimdiki, hazır, halihazırdaki;
VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak;
NOUN: hediye, armağan, şimdiki zaman, şu an;
USER: mevcut, sunmak, sunuyoruz, ortaya, günümüze
GT
GD
C
H
L
M
O
presented
/prɪˈzent/ = VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak, vermek, takdim etmek, doğrultmak, doğrultmak, ortaya koymak, sahneye koymak, ileri sürmek, aday göstermek, arzetmek, çıkarmak, ibraz etmek, nişan almak, sahnelemek;
USER: sunulan, sunulmaktadır, sundu, sunulmuştur, yer
GT
GD
C
H
L
M
O
presumably
/priˈzo͞oməblē/ = ADVERB: muhtemelen, herhalde, büyük ihtimalle, galiba;
USER: muhtemelen, tahminen, olasılıkla, ihtimalle, herhalde
GT
GD
C
H
L
M
O
pretty
/ˈprɪt.i/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, sevimli, hayli, cici, zarif;
ADVERB: oldukça, çok, bayağı, epeyce;
USER: güzel, oldukça, çok, hemen, hoş, hoş
GT
GD
C
H
L
M
O
private
/ˈpraɪ.vət/ = ADJECTIVE: özel, gizli, kişisel, şahsi, müstakil, kişiye özel, mahrem, yalnız, has, halka kapalı;
NOUN: er;
USER: özel, özel bir, özel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
probably
/ˈprɒb.ə.bli/ = ADVERB: muhtemelen, olasılıkla, belki de, galiba;
USER: muhtemelen, olasılıkla, büyük olasılıkla, belki, ihtimalle, ihtimalle
GT
GD
C
H
L
M
O
problem
/ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez;
ADJECTIVE: problem, sorunlu, problemli, sorun yaratan;
USER: sorun, sorunu, problem, sorunun, sorununuz, sorununuz
GT
GD
C
H
L
M
O
processes
/ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
product
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün
GT
GD
C
H
L
M
O
productivity
= NOUN: verimlilik, prodüktivite, yaratıcılık, kâr getirme yüzdesi;
USER: verimlilik, verimliliği, üretkenlik, verimliliğini, üretkenliği
GT
GD
C
H
L
M
O
professional
/prəˈfeʃ.ən.əl/ = NOUN: profesyonel, uzman, mütehassıs, fikir işçisi, meslekten yetişme kimse, para için yapan kimse;
ADJECTIVE: profesyonel, mesleki, meslek, uzman, meslekten yetişme, azimli, kararlı, para için yapan;
USER: profesyonel, profesyonel bir, mesleki, Professional, meslek
GT
GD
C
H
L
M
O
promising
/ˈprɒm.ɪ.sɪŋ/ = ADJECTIVE: umut verici, ümit verici, geleceği parlak, gelecek vaadeden, yetenekli;
USER: umut verici, vaat, umut, vaat eden, gelecek vaat eden
GT
GD
C
H
L
M
O
proof
/pruːf/ = ADJECTIVE: geçirmez, dayanıklı, emin;
NOUN: kanıt, ispat, prova, delil, kanıtlama, deneme, sağlama, senet, alkol derecesi, ispat etme;
VERB: dayanıklı hale getirmek, geçirmez biçimde yapmak;
USER: dayanıklı, geçirmez, kanıt, ispat, kanıtı
GT
GD
C
H
L
M
O
proper
/ˈprɒp.ər/ = ADJECTIVE: uygun, doğru, özel, tam, doğru dürüst, yerinde, münasip, adamakıllı, iyice, gerçek, terbiyeli;
USER: uygun, doğru, düzgün, uygun bir, düzgün bir, düzgün bir
GT
GD
C
H
L
M
O
properly
/ˈprɒp.əl.i/ = ADVERB: uygun şekilde, uygun bir şekilde, uygun olarak, doğru dürüst, iyice, tamamen, adamakıllı, uygunca, haklı olarak;
USER: uygun şekilde, düzgün, doğru, düzgün bir, düzgün şekilde, düzgün şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
protect
/prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak;
USER: korumak, koruma, korunmasına, korunması, korumaya
GT
GD
C
H
L
M
O
protecting
/prəˈtekt/ = ADJECTIVE: koruyucu;
NOUN: sahip çıkma;
USER: koruyucu, korumak, koruma, korunması, koruyan
GT
GD
C
H
L
M
O
provide
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
provider
/prəˈvaɪ.dər/ = ADJECTIVE: protesto eden, karşı çıkan;
NOUN: karşı çıkma;
USER: sağlayan, kuruluşu, sağlayıcı, sağlayıcısı, sağlayıcınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
providers
/prəˈvaɪ.dər/ = NOUN: sağlayan, karşılayan kimse, bakan kimse, geçindiren kimse;
USER: sağlayıcıları, sağlayıcılar, tedarikçiler, sağlayıcıların, sağlayıcılarının
GT
GD
C
H
L
M
O
public
/ˈpʌb.lɪk/ = NOUN: kamu, halk, amme, seyirci, birahane, bar;
ADJECTIVE: kamu, genel, halk, halka açık, umumi, aleni, ulusal, devlete ait, milli;
USER: kamu, ortak, genel, halk, toplu
GT
GD
C
H
L
M
O
pursuing
/pəˈsjuː/ = VERB: sürdürmek, izlemek, kovalamak, takip etmek, yürütmek, devam etmek, peşine düşmek, peşinde koşmak, peşinde olmak;
USER: takip, peşinde, devam, izlemektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
put
/pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek;
ADJECTIVE: sabit, hareketsiz;
NOUN: hamle, yatırma;
USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
quality
/ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği;
USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede
GT
GD
C
H
L
M
O
question
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya
GT
GD
C
H
L
M
O
questions
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: sorular, soruları, soru, sorularını, sorulara, sorulara
GT
GD
C
H
L
M
O
quite
/kwaɪt/ = ADVERB: oldukça, tamamen, pek, epey, tam olarak, bayağı, gerçekten, bütünüyle, iyice, büsbütün, elbette, su katılmadık;
USER: oldukça, çok, tamamen, pek, epey, epey
GT
GD
C
H
L
M
O
race
/reɪs/ = NOUN: ırk, yarış, soy, koşu, tür, at yarışı, yuva, cins, nesil, sınıf;
VERB: yarışmak, yarıştırmak;
USER: yarış, ırk, yarışı, yarışta, ırkı
GT
GD
C
H
L
M
O
raise
/reɪz/ = VERB: yükseltmek, artırmak, kaldırmak, yetiştirmek, toplamak, büyütmek, ayağa kaldırmak, dikmek, beslemek;
NOUN: zam, artış, yükselme;
USER: yükseltmek, artırmak, kaldırın, toplamak, zam
GT
GD
C
H
L
M
O
ramping
/ræmp/ = VERB: şahlanmak, şaha kalkmak, kudurmak, köpürmek, yayılmak;
USER: ramping, rampası, frezeleme, rampa, edinmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
rate
/reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi;
VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek;
USER: oran, oranı, hızı, oranının, ücret
GT
GD
C
H
L
M
O
rather
/ˈrɑː.ðər/ = ADVERB: oldukça, daha doğrusu, aksine, bayağı, tercihen, daha iyisi, az çok, bilâkis, iyisimi;
USER: oldukça, daha doğrusu, yerine, değil, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
reach
/riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek;
NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış;
USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır
GT
GD
C
H
L
M
O
read
/riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek;
ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili;
USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya
GT
GD
C
H
L
M
O
real
/rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin;
ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden;
NOUN: real;
USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten
GT
GD
C
H
L
M
O
reality
/riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler;
USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe
GT
GD
C
H
L
M
O
really
/ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka;
USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında
GT
GD
C
H
L
M
O
reason
/ˈriː.zən/ = NOUN: разлог, повод, разум, основ, резон;
VERB: расуђивати, промислити;
USER: neden, nedeni, nedenle, sebebi, sebep, sebep
GT
GD
C
H
L
M
O
reasons
/ˈriː.zən/ = NOUN: neden, sebep, akıl, gerekçe, mantık, us, sağduyu, insaf;
VERB: düşünmek, muhakeme etmek, sonuç çıkarmak, düşünüp taşınmak;
USER: nedenleri, nedenlerle, nedenler, nedenlerden, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
receive
/rɪˈsiːv/ = VERB: almak, çekmek, kabul etmek, karşılamak, teslim almak, ağırlamak, uğramak, parasını almak, evsahipliği yapmak, kaldırmak, başına gelmek, aşai rabbani ayininde ekmek ve şarap almak;
USER: almak, alırsınız, alabilirsiniz, alma, almaya
GT
GD
C
H
L
M
O
receiving
/rɪˈsiːv/ = NOUN: kabul, alış, yayını alma, yataklık;
USER: kabul, alma, alan, alıcı, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
recent
/ˈriː.sənt/ = ADJECTIVE: son, yeni, son günlerdeki;
USER: son, yeni, zamanda, En son, yakın
GT
GD
C
H
L
M
O
recognition
/ˌrek.əɡˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanıma, tanınma, kabul, takdir, tanıtma, onaylama, onaylanma, doğrulama;
USER: tanıma, tanınması, tanınma, kabul, tanınmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
recognize
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanımak, kabul, tanır, fark, tanıması
GT
GD
C
H
L
M
O
recognizes
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanır, kabul, tanıdığı, tanımaktadır, algılar
GT
GD
C
H
L
M
O
recruiter
/rɪˈkruːtər/ = USER: İşveren, İşbulan, Recruiter, Bulan, "
GT
GD
C
H
L
M
O
reducing
/rɪˈdjuːs/ = NOUN: küçültme, azalma, kısma;
ADJECTIVE: indirgen, zayıflatıcı, zayıflama;
USER: küçültme, azalma, azaltarak, azaltılması, azaltmak
GT
GD
C
H
L
M
O
regarding
/rɪˈɡɑː.dɪŋ/ = PREPOSITION: ilişkin, konusunda, hakkında, dair, gelince, nazaran;
USER: ilişkin, ilgili, ile ilgili, hakkında, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
relationship
/rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka;
USER: ilişki, ilişkisi, ilişkileri, ilişkiyi, ilişkinin
GT
GD
C
H
L
M
O
release
/rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek;
NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat;
USER: bırakın, serbest, serbest bırakmak, serbest bırakın, yayınlayacak
GT
GD
C
H
L
M
O
relevant
/ˈrel.ə.vənt/ = ADJECTIVE: uygun, konu ile ilgili, amaca uygun, alâkalı;
USER: uygun, ilgili, kuruluşları, hakkında, alakalı
GT
GD
C
H
L
M
O
reliable
/rɪˈlaɪə.bl̩/ = ADJECTIVE: güvenilir, güvenli, emniyetli, emin, inanılır;
USER: güvenilir, güvenilir bir, sağlam güvenilir, güvenli
GT
GD
C
H
L
M
O
rely
/rɪˈlaɪ/ = VERB: inanmak;
USER: güveniyor, güvenmek, itimat, güvenebilirsiniz, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
remember
/rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek;
USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
remotely
/rɪˈməʊt.li/ = USER: uzaktan, telemekanik
GT
GD
C
H
L
M
O
rep
/rep/ = NOUN: temsilci, şöhret, ün, fitilli kumaş, sefil, ahlaksız, fitilli döşemelik kumaş;
ABBREVIATION: oyun çizelgesi, repertuvar;
USER: temsilci, temsilcisi, rep, Tecrübe Puanı, Tecrübe
GT
GD
C
H
L
M
O
replace
/rɪˈpleɪs/ = VERB: değiştirmek, yerine koymak, yenisiyle değiştirmek, yerini almak, yerine geçmek, yerini tutmak, geri ödemek, yerine bakmak, vekâlet etmek, ahizeyi yerine koymak;
USER: değiştirmek, yerine, değiştirin, yerini, değiştirme
GT
GD
C
H
L
M
O
represented
/ˌrepriˈzent/ = VERB: temsil etmek, göstermek, belirtmek, sunmak, simgelemek, betimlemek, ifade etmek, tarif etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak;
USER: temsil, temsil edilen, gösterilir, gösterildiğinden, gösterildiğinden ve
GT
GD
C
H
L
M
O
reside
/rɪˈzaɪd/ = VERB: oturmak, ikamet etmek, bulunmak, ait olmak;
USER: ikamet, bulunan, bulunur, bulunması, bulunduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
residing
/rɪˈzaɪd/ = NOUN: ikamet;
USER: ikamet, ikamet eden, yaşayan, bulunan, yerleşik
GT
GD
C
H
L
M
O
resolutions
/ˌrez.əˈluː.ʃən/ = NOUN: karar, çözüm, kararlılık, önerge, çözülüm, ayrışma, ayırma, çözünme, azim, teklif, niyet, iltihabın iyileşmesi, dokunun iyileşmesi;
USER: kararlar, çözünürlükleri, kararları, çözünürlük, çözünürlükte
GT
GD
C
H
L
M
O
resource
/rɪˈzɔːs/ = NOUN: kaynak, çare, uğraş, vasıta, yardımına başvurulacak kimse, beceri, çözüm bulma yeteneği, oyalayıcı şey;
USER: kaynak, kaynağı, kaynakları, kaynaktır, kaynağın
GT
GD
C
H
L
M
O
resources
/ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler;
USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların
GT
GD
C
H
L
M
O
respond
/rɪˈspɒnd/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, cevap yazmak, etkilenmek, ses vermek;
USER: cevap vermek, yanıtlamak, yanıt, cevap, yanıt vermek
GT
GD
C
H
L
M
O
rest
/rest/ = NOUN: dinlenme, kalan, gerisi, geri, rahat, es, uyku, artık, dinlenme yeri;
VERB: dinlenmek, dinlendirmek, uyumak;
USER: dinlenme, kalan, geri kalanı, kalanı, geri kalan
GT
GD
C
H
L
M
O
restrict
/rɪˈstrɪkt/ = VERB: kısıtlamak, sınırlamak, sınırlama getirmek, tahdit etmek;
USER: kısıtlamak, sınırlamak, kısıtlama, sınırlandırmak, kısıtlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
retail
/ˈriː.teɪl/ = ADJECTIVE: perakende;
ADVERB: perakende, perakende olarak;
NOUN: perakende satış, perakendecilik;
VERB: perakende satmak, perakende satılmak, yaymak, ayrıntılarıyla anlatmak, önüne gelene söylemek;
USER: perakende, bireysel, perakende satış, satış, perakendecilik
GT
GD
C
H
L
M
O
revenue
/ˈrev.ən.juː/ = NOUN: gelir, maliye, devlet geliri, hazine;
USER: gelir, gelirleri, geliri, gelirler
GT
GD
C
H
L
M
O
review
/rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak;
NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik;
USER: gözden, yorumlayan, yorum, gözden geçirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
revolution
/ˌrev.əˈluː.ʃən/ = NOUN: devrim, devir, ihtilal, gezegenin güneş etrafında dönmesi, köklü değişiklik, deveran;
USER: devrim, devrimi, devrimin, devriminin, devrime
GT
GD
C
H
L
M
O
right
/raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden;
NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek;
USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
rogue
/rəʊɡ/ = NOUN: dolandırıcı, düzenbaz, serseri, yaramaz, çapkın, köftehor, kerata, ipsiz sapsız tip, muzip, sürüden ayrılmış tehlikeli hayvan;
USER: serseri, dolandırıcı, kötü niyetli, haydut, sahte
GT
GD
C
H
L
M
O
roles
/rəʊl/ = NOUN: rol;
USER: rolleri, roller, rol, rollerini, rolü
GT
GD
C
H
L
M
O
roll
/rəʊl/ = NOUN: rulo, silindir, tomar, top, yuvarlanma;
VERB: yuvarlamak, yuvarlanmak, sarmak, döndürmek, çevirmek, dürmek, oklava ile açmak;
USER: rulo, döndürün, yuvarlayın, tomar, yuvarlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
rotary
/ˈrəʊ.tər.i/ = ADJECTIVE: döner, dönerek çalışan, eksen çevresinde dönen;
NOUN: rotary kulüp, devir makinesi, rotatif makine;
USER: döner, Rotary, rotatif, dönel, dönme
GT
GD
C
H
L
M
O
run
/rʌn/ = VERB: çalıştırmak, koşmak, yayınlamak, kaçmak, işletmek, yönetmek, kullanmak, koşturmak, yarışmak;
NOUN: koşma, koşu;
ADJECTIVE: kaçak;
USER: çalıştırmak, çalıştırın, çalıştırabilirsiniz, koşmak, Basım, Basım
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
safe
/seɪf/ = ADJECTIVE: güvenli, emin, tehlikesiz, sağlam, güvencede, emin ellerde, kesin, korkusuz, muhakkak;
NOUN: kasa, çelik kasa;
USER: güvenli, kasa, güvenli bir, içi kasa, kasası
GT
GD
C
H
L
M
O
said
/sed/ = ADJECTIVE: bahsedilen, adı geçen, denilen;
USER: adı geçen, dedi, söyledi, söylediğim, belirtti, belirtti
GT
GD
C
H
L
M
O
sales
/seɪl/ = ADJECTIVE: satış;
USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat
GT
GD
C
H
L
M
O
salesforce
= USER: salesforce, satış gücü, satış ekibi, bir salesforce, de satış ekibine
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
sap
/sæp/ = NOUN: özsu, bitki özü, usare, ahmak, avanak, hayat kaynağı, cop, duvar yıkma çukuru, lâğım kanalı;
VERB: altını kazarak yıkmak, temelini bozmak, baltalamak, cop ile yere sermek, ağaçtan yalancı odun çıkarmak;
USER: özsu, sap, özsuyu, reçineleri, özü
GT
GD
C
H
L
M
O
save
/seɪv/ = VERB: kurtarmak, korumak, tasarruf etmek, biriktirmek, tutmak;
NOUN: kurtarma;
PREPOSITION: hariç, dışında, haricinde;
CONJUNCTION: hariç, dışında, haricinde;
USER: kurtarmak, kaydetmek, tasarruf, kaydedin, kaydedebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
savings
/ˈseɪ.vɪŋz ˌbæŋk/ = NOUN: biriktirilmiş para;
USER: tasarruf, tasarrufu, indirimleri görmek, görmek, tasarruflar
GT
GD
C
H
L
M
O
say
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim
GT
GD
C
H
L
M
O
scenes
/siːn/ = NOUN: sahne, olay, manzara, olay yeri, dekor, rezalet, mizansen, sahne dekoru, faaliyet alanı;
USER: sahneler, sahneleri, sahne, perde, sahnelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
screws
/skruː/ = NOUN: vida, gardiyan, uskur, gemi pervanesi, zorlama, vidanın bir tur dönüşü;
VERB: vidalamak, sikmek, sikişmek, burmak, çevirmek, dönmek;
USER: vidalar, vida, vidaları, vidayı, vidalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
seamlessly
/ˈsiːm.ləs/ = USER: sorunsuz, sorunsuz bir şekilde, sorunsuz bir, kesintisiz, sorunsuzca
GT
GD
C
H
L
M
O
searching
/ˈsɜː.tʃɪŋ/ = NOUN: arama;
ADJECTIVE: araştırıcı, inceden inceye araştıran, keskin, sıkı;
USER: arama, arıyorsunuz, arıyor, aramaya, arayan
GT
GD
C
H
L
M
O
secure
/sɪˈkjʊər/ = ADJECTIVE: güvenli, güvenilir, sağlam, emin, güvencede;
VERB: sağlamak, korumak, sağlamlaştırmak, güvenceye almak, elde etmek, sigortalamak, sağlama almak, sağlama bağlamak, teminât vermek, sıkıca kapatmak;
USER: güvenli, güvenliğini, güvence altına, sabitlemek, sağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
security
/sɪˈkjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, güvence, güvenlik önlemleri, kefalet, rehin, depozito, ipotek, selamet, teminât;
USER: güvenlik, Security, güvenliği, güvenliğini, Emniyet
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
seek
/siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: aramak, aramaya, talep, arama, bulmak
GT
GD
C
H
L
M
O
seeking
/siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: arayan, isteyen, arıyorlar, arama, arıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
seem
/sēm/ = VERB: görünmek, gibi görünmek, benzemek, gibi gelmek, gibi gözükmek;
USER: görünmek, görünüyor, gibi, gibi görünüyor, görünebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
seen
/siːn/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
USER: görüldü, görülen, görülme, görülme tarihi, görülmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
sees
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görür, görüyor, gördüğü, gören, görmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
send
/send/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak;
USER: göndermek, gönderin, gönderebilirsiniz, gönder, gönderebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
sense
/sens/ = NOUN: anlam, duyu, duygu, his, sağduyu, algı, anlama, kanı, düşünce, hissetme;
VERB: anlamak, hissetmek;
USER: anlam, duyu, anlamda, duygusu, mantıklı
GT
GD
C
H
L
M
O
sensitive
/ˈsen.sɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: hassas, duyarlı, duygulu, alıngan, içli;
NOUN: hassas kimse, alıngan kimse;
USER: duyarlı, hassas, duyarlıdır, hassas bir, duyarlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
sensitivities
/ˌsensiˈtivitē/ = NOUN: duyarlılık, hassaslık, duyarlık, alınganlık;
USER: hassasiyetleri, duyarlılıkları, duyarlılık, duyarlılığı, hassasiyet
GT
GD
C
H
L
M
O
sensor
/ˈsen.sər/ = NOUN: algılayıcı, sensor, dedektör;
USER: algılayıcı, sensörü, sensör, sensörünün, sensörünü
GT
GD
C
H
L
M
O
sent
/sent/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak;
USER: gönderdi, gönderilen, gönderdiğiniz, gönderilir, gönderilecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
serial
/ˈsɪə.ri.əl/ = NOUN: seri, dizi, dizi olarak yayınlanan öykü;
ADJECTIVE: seri, seri halinde, sıralı, birbirini izleyen, art arda;
USER: seri, seri Veri, Serial, Dizi
GT
GD
C
H
L
M
O
service
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda;
ADJECTIVE: hizmet;
VERB: hizmet vermek;
USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri
GT
GD
C
H
L
M
O
services
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: aletler, servis takımı, çay takımı, araç gereçler;
USER: hizmetleri, hizmetler, hizmet, hizmetlere, hizmeti
GT
GD
C
H
L
M
O
set
/set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek;
NOUN: set, dizi, takım;
ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli;
USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
shared
/ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır
GT
GD
C
H
L
M
O
she
/ʃiː/ = PRONOUN: o;
NOUN: kadın;
USER: o, diye, onun, kadın
GT
GD
C
H
L
M
O
short
/ʃɔːt/ = ADJECTIVE: kısa, az, yetersiz, eksik, kısa vadeli, kısa boylu, özet, kestirme, bodur;
NOUN: kısa devre;
ADVERB: eksik, dışında;
USER: kısa, kısa bir, Kısacası, kısa devre
GT
GD
C
H
L
M
O
should
/ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı;
USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken
GT
GD
C
H
L
M
O
side
/saɪd/ = NOUN: yan, taraf, kenar, takım, bölüm, hava, kıyı, böğür;
ADJECTIVE: yan, yanındaki, yandaki, ikincil;
USER: yan, tarafında, tarafı, tarafındaki, tarafta
GT
GD
C
H
L
M
O
silos
/ˈsaɪ.ləʊ/ = NOUN: silo, ambar, füze rampası, yeraltı füze rampası;
VERB: siloya koymak, siloda saklamak;
USER: silolar, siloları, silo, silolarda, silosu
GT
GD
C
H
L
M
O
simplicity
/sɪmˈplɪs.ɪ.ti/ = NOUN: basitlik, sadelik, kolaylık, gösterişsizlik;
USER: basitlik, sadelik, sadeliği, basitliği, kolaylığı
GT
GD
C
H
L
M
O
simultaneously
/ˌsīməlˈtānēəslē/ = ADVERB: aynı anda;
USER: aynı anda, eş zamanlı, eşzamanlı, anda, eş zamanlı olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
since
/sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri;
CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için;
PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana;
USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi
GT
GD
C
H
L
M
O
single
/ˈsɪŋ.ɡl̩/ = NOUN: tek, bir, tek kişilik oda, bekâr, evlenmemiş kimse, tek gidiş bileti, kırk beşlik plâk;
ADJECTIVE: tek, tek bir, tek kişilik, bir, bekar, yalnız, bir kerelik, biricik;
USER: tek, tek bir, tek kişilik, Tekil, single
GT
GD
C
H
L
M
O
skeptical
/ˈskep.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: şüpheci, kuşkucu, şüpheli, septik, inançsız;
USER: şüpheci, şüphe, şüpheliydim, kuşkucu, şüpheyle
GT
GD
C
H
L
M
O
skype
/skaɪp/ = USER: skype, Skype'ın, Skype'ı
GT
GD
C
H
L
M
O
slack
/slæk/ = ADJECTIVE: gevşek, laçka, durgun;
VERB: gevşetmek, durulmak, tembellik etmek, gevşemek, koyvermek;
NOUN: gevşeklik, boşluk, mola, durgunluk;
USER: gevşek, bolluk, gevşeklik, durgun, slack
GT
GD
C
H
L
M
O
slightly
/ˈslaɪt.li/ = ADVERB: hafifçe, çok az, hafiften, belli belirsiz, kuvvetsizce;
USER: hafifçe, biraz, hafif, biraz daha, az
GT
GD
C
H
L
M
O
smart
/smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli;
VERB: acımak;
USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca
GT
GD
C
H
L
M
O
sms
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
software
/ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı;
USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları
GT
GD
C
H
L
M
O
solution
/səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme;
USER: çözüm, çözümü, çözeltisi, çözelti, çözümdür
GT
GD
C
H
L
M
O
solutions
/səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme;
USER: çözümler, çözümleri, çözüm, çözümlerini, çözümlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
solve
/sɒlv/ = VERB: çözmek, çözümlemek, çözüm bulmak, halletmek, aydınlatmak;
USER: çözmek, çözmeye, çözme, çözümü, çözebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
some
/səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok;
PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir;
ADVERB: biraz;
USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi
GT
GD
C
H
L
M
O
someone
/ˈsʌm.wʌn/ = PRONOUN: birisi, biri, kimse, şahsiyet, önemli kimse;
USER: birisi, biri, birinin, birini, kimse
GT
GD
C
H
L
M
O
something
/ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey;
USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler
GT
GD
C
H
L
M
O
somewhere
/ˈsʌm.weər/ = ADVERB: bir yerde, bir yere, herhangi bir yerde;
USER: bir yerde, bir yere, yerde, yere, yerlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
soon
/suːn/ = ADVERB: yakında, hemen, çabuk, erken, çok geçmeden, birazdan, pek yakında, erkenden, biraz sonra, neredeyse, seve seve;
USER: yakında, kısa sürede, en kısa, hemen, kısa bir süre
GT
GD
C
H
L
M
O
sophistication
/səˌfɪs.tɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: çok yönlülük, entellektüellik, yapmacıklık, kültürlülük, kapsamlılık, kaşarlık, pişkinlik, ilerilik, bilmişlik, ince davranış, düşüncelilik;
USER: çok yönlülük, sofistike, gelişmişliği, incelik, gelişmişlik
GT
GD
C
H
L
M
O
source
/sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak;
USER: kaynak, kaynağı, kaynağını, kaynağına, kaynağıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
spaces
/speɪs/ = NOUN: alan, boşluk, yer, uzay, mekân, aralık, mesafe, ara, espas, açıklık, süre;
VERB: boşluk bırakmak;
USER: alanlarda, boşluk, alanlar, alanları, boşluklar
GT
GD
C
H
L
M
O
speak
/spiːk/ = VERB: konuşmak, söylemek, söz söylemek, konuşma yapmak, ses çıkarmak, haberleşmek, göstermek;
USER: konuşmak, Konuşuyorum, konuşuyoruz, konuşan, söz, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
speaking
/-spiː.kɪŋ/ = NOUN: konuşma;
ADJECTIVE: konuşan, akıcı, berrak, etkileyici, dokunaklı;
USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, konuşmaya, konuşmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
spoken
/ˈspəʊ.kən/ = ADJECTIVE: konuşulan, konuşma, konuşan;
USER: konuşulan, Konuştuğum, sözlü, konuşulur, konuşulmaktadır, konuşulmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
start
/stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme;
VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başlangıç, başlatmak, başlamak, başlar, başlatın
GT
GD
C
H
L
M
O
statement
/ˈsteɪt.mənt/ = NOUN: ifade, açıklama, beyan, demeç, söz, rapor, bilanço, bildirme, tarife;
USER: açıklama, ifade, bildirimde, deyimi, bir bildirimde
GT
GD
C
H
L
M
O
still
/stɪl/ = ADVERB: yine, hâlâ, yine de, henüz, daha, halâ, buna rağmen;
VERB: sakinleştirmek;
CONJUNCTION: yine de, buna rağmen;
ADJECTIVE: hareketsiz, durgun;
USER: yine, yine de, hâlâ, hala, halen, halen
GT
GD
C
H
L
M
O
store
/stɔːr/ = NOUN: mağaza, depo, stok, dükkân, ambar, bellek, hafıza, bolluk, mevcut;
VERB: depolamak, yüklemek, hafızaya almak;
USER: saklamak, depolamak, mağaza, kaydetmek, saklayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
stores
/stɔːr/ = NOUN: kumanya, levazım, erzak, bolluk, hazine;
USER: mağazalar, mağaza, mağazaları, mağazalarında, depolar
GT
GD
C
H
L
M
O
storm
/stɔːm/ = NOUN: fırtına, hücum, kasırga, öfke, kıyamet, kargaşa, telaş, fırtınanın yarattığı dalgalanma;
VERB: hücum etmek, saldırmak, şiddetli esmek, fırtına gibi esmek, kıyameti koparmak, öfkelenmek, zorla girmek, taarruz etmek;
USER: fırtına, fırtınası, storm, fırtınanın, yağmur
GT
GD
C
H
L
M
O
straight
/streɪt/ = ADJECTIVE: düz, doğru, düzgün, dik, dümdüz, direkt, dosdoğru;
ADVERB: düz, doğru, doğruca, dümdüz, dosdoğru;
USER: düz, heteroseksüel, düz bir, doğru, dik
GT
GD
C
H
L
M
O
strain
/streɪn/ = NOUN: zorlanma, gerginlik, gerilme, yük, zorlama, soy, germe;
VERB: zorlamak, çabalamak, süzmek, gayret etmek, germek;
USER: zorlanma, gerginlik, yük, soy, gerilme
GT
GD
C
H
L
M
O
strengths
/streŋθ/ = NOUN: güç, kuvvet, dayanıklılık, direnç, sertlik, dayanma gücü, önem, kadro, derman, etkinlik, askeri güç;
USER: güçlü, gücünü, güçlerini, gücü, güçleri
GT
GD
C
H
L
M
O
subject
/ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse;
ADJECTIVE: maruz, tabi, bağlı, bağımlı, çeken, karşı karşıya olan, eğilimi olan;
VERB: boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek;
USER: konu, konusu, tabi, tabidir, konuda
GT
GD
C
H
L
M
O
success
/səkˈses/ = NOUN: başarı, sonuç, sükse, başarılı kimse;
USER: başarı, başarısı, başarılı, başarısını, başarının
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
suck
/sʌk/ = VERB: emmek, çekmek, özümlemek, içine çekmek, sağlamak, sızdırmak, soğurmak;
NOUN: emme, emiş, yağcı, emilen şey, içim;
USER: emmek, berbat, emmeye, emer, emme
GT
GD
C
H
L
M
O
suggestions
/səˈdʒes.tʃən/ = NOUN: öneri, telkin, tavsiye, önerme, teklif, fikir, ima, iz, hatırlatma, telkin etme, az miktar;
USER: öneriler, öneri, önerileri, önerilerini, önerilerinizi
GT
GD
C
H
L
M
O
supply
/səˈplaɪ/ = NOUN: tedarik, arz, sağlama, verme;
ADJECTIVE: besleme, sağlayan, ikmal, tedarik eden;
VERB: sağlamak, karşılamak, tedarik etmek, temin etmek;
USER: tedarik, kaynağı, temin, sağlamak, arz
GT
GD
C
H
L
M
O
support
/səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka;
VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak;
USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler
GT
GD
C
H
L
M
O
sure
/ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı;
ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka;
USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
surrounding
/səˈraʊnd/ = ADJECTIVE: çevreleyen, kuşatan, etrafını saran;
NOUN: kuşatma;
USER: çevreleyen, Çevre, çevresindeki, çevredeki, çevresinde
GT
GD
C
H
L
M
O
system
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin
GT
GD
C
H
L
M
O
systems
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
tackling
/ˈtæk.l̩/ = VERB: ele almak, uğraşmak, yakalamak, başarmak, becermek, topu ayağından almak, girişmek, koyulmak;
USER: mücadele, mücadelede, ele, ile mücadele, üstesinden
GT
GD
C
H
L
M
O
take
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır
GT
GD
C
H
L
M
O
taken
/ˈteɪ.kən/ = ADJECTIVE: tutulmuş;
USER: alınan, alınır, alınması, alınmıştır, almış, almış
GT
GD
C
H
L
M
O
takes
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: alır, sürer, alan, gereken, alıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
taking
/tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş;
ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı;
USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
talk
/tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek;
NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş;
USER: konuşmak, konuşma, konuşmaya, söz, konuşun
GT
GD
C
H
L
M
O
talking
/ˈtɔː.kɪŋ.tuː/ = NOUN: konuşma;
ADJECTIVE: konuşma, konuşan;
USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
task
/tɑːsk/ = NOUN: görev, iş, ödev, külfet, angarya;
VERB: iş vermek, çalıştırmak, yormak, suçlamak;
USER: görev, görevi, bir görev, görevin, iş
GT
GD
C
H
L
M
O
tasks
/tɑːsk/ = NOUN: görev, iş, ödev, külfet, angarya;
VERB: iş vermek, çalıştırmak, yormak, suçlamak;
USER: görevleri, görevler, görevlerini, görev, görevlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
tay
GT
GD
C
H
L
M
O
tech
/tek/ = USER: teknoloji, teknik, teknoloji ürünü, teknolojili, teknolojiye
GT
GD
C
H
L
M
O
technologies
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji
GT
GD
C
H
L
M
O
technology
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
tell
/tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak;
USER: söylemek, anlatmak, söyle, haber, söyleyecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
telling
/ˈtel.ɪŋ/ = NOUN: söyleme;
ADJECTIVE: etkili, tesirli, belli eden;
USER: söyleme, söylüyorum, söylüyor, söylemek, anlatan
GT
GD
C
H
L
M
O
tells
/tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak;
USER: söyler, anlatır, anlatıyor, bildirir, söylüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
temperature
/ˈtem.prə.tʃər/ = NOUN: sıcaklık, ateş, hararet;
USER: sıcaklık, sıcaklığı, sıcaklığında, ısı, sıcaklığına
GT
GD
C
H
L
M
O
terms
/tɜːm/ = NOUN: şartlar, koşullar, ücret, samimiyet, yakınlık, fiyat;
USER: şartlar, açısından, bakımından, terimler, terimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
tethered
/ˈteð.ər/ = VERB: bağlamak;
USER: gergin, tethered, Balonlu
GT
GD
C
H
L
M
O
text
/tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm;
USER: metin, metni, yazı, metnin, kısa
GT
GD
C
H
L
M
O
texting
/tekst/ = USER: manifatura, mesajlaşma, texting, mesajlaşmak
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
then
/ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira;
ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki;
USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o
GT
GD
C
H
L
M
O
theoretically
/θɪəˈret.ɪ.kəl.i/ = USER: teorik olarak, teorik, kuramsal, kuramsal olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
there
/ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda;
PRONOUN: şuradaki;
USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok
GT
GD
C
H
L
M
O
therefore
/ˈðeə.fɔːr/ = ADVERB: bu nedenle, bu yüzden, bundan dolayı, o yüzden, bunun için, onun için;
CONJUNCTION: bu nedenle, bu yüzden, o yüzden, onun için;
USER: bu nedenle, nedenle, dolayısıyla, yüzden, bu yüzden
GT
GD
C
H
L
M
O
thermostat
/ˈθɜː.mə.stæt/ = NOUN: termostat;
USER: termostat, termostatı, termostatlı, termostatın
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
thing
/θɪŋ/ = NOUN: şey, konu, yaratık, eşya, kimse;
USER: şey, bir şey, şeyi, şeydir, şeydir
GT
GD
C
H
L
M
O
things
/θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka;
USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
think
/θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak;
USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
those
/ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar;
USER: bu, o, olanlar, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
though
/ðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, olsa da, karşın, gerçi, olduğu halde, -sa bile;
ADVERB: gerçi, yine de;
USER: rağmen, olsa da, olsa, ama, da
GT
GD
C
H
L
M
O
three
/θriː/ = USER: three-, three, üçlü;
USER: üç, ç, ç
GT
GD
C
H
L
M
O
through
/θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca;
PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca;
ADJECTIVE: kesintisiz, direkt;
USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla
GT
GD
C
H
L
M
O
throughout
/θruːˈaʊt/ = ADVERB: boyunca, her tarafında, baştan başa;
PREPOSITION: boyunca, süresince, baştan başa;
USER: boyunca, genelinde, çapında, süresince, boyu, boyu
GT
GD
C
H
L
M
O
tied
/taɪ/ = ADJECTIVE: bağlı, bağlanmış, borç veren ülkeden satın alma şartı getiren;
USER: bağlı, bağlıdır, bağlanmış, bağladılar, bağladı
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
times
/taɪmz/ = NOUN: kez, kere, defa, çağ;
USER: kez, kere, defa, zaman, kat, kat
GT
GD
C
H
L
M
O
tips
/tɪp/ = NOUN: bahşiş, uç, tip, tavsiye, öneri, burun, tepe, tiyo, püf noktası, hafif vuruş;
VERB: bahşiş vermek, dökmek;
USER: ipuçları, ip uçlarına, ipuçlarını, uçlarına, ipucu
GT
GD
C
H
L
M
O
tired
/taɪəd/ = ADJECTIVE: yorgun, bitkin, tembel, bıkkın, lâstik tekerli;
USER: yorgun, tired, yorgun bir, yorgunum
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
today
/təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde;
USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
together
/təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan;
ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan;
USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada
GT
GD
C
H
L
M
O
ton
/tʌn/ = NOUN: ton, moda, şıklık;
USER: ton, tonluk
GT
GD
C
H
L
M
O
tons
/tʌn/ = NOUN: yığın;
USER: ton, tona, tonluk, tonu, tonlarca
GT
GD
C
H
L
M
O
tool
/tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış;
VERB: aletle işlemek, araba kullanmak;
USER: araç, aracı, aracını, araçtır, bir araç
GT
GD
C
H
L
M
O
toolset
/ˈto͞olset/ = USER: araç, araç seti, araç takımı, araç grubu, araç kümesi
GT
GD
C
H
L
M
O
touchscreen
/ˈtʌtʃ.skriːn/ = USER: dokunmatik ekran, dokunmatik, dokunmatik ekranlı, dokunmatik ekranı, touchscreen
GT
GD
C
H
L
M
O
traffic
/ˈtræf.ɪk/ = NOUN: trafik, gidiş geliş, alışveriş;
VERB: değiş tokuş etmek, karanlık işler yapmak, iş yapmak, yolculuk etmek;
USER: trafik, trafiği, trafiğini, trafiğinin, trafiğe
GT
GD
C
H
L
M
O
training
/ˈtreɪ.nɪŋ/ = NOUN: eğitim, antrenman, çalışma, egzersiz, alıştırma, idman, ders, öğretme, çalıştırma, staj süresi;
USER: eğitim, eğitimi, antrenmanı, öğretim, eğitimin
GT
GD
C
H
L
M
O
transformation
/ˌtræns.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: dönüşüm, dönüştürme, transformasyon, şekil değiştirme, voltaj değişikliği;
USER: dönüşüm, dönüşümü, dönüştürme, dönüşümün, transformasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
trend
/trend/ = NOUN: eğilim, akım, gidişat, yön, meyil;
VERB: yönelmek, eğimli olmak;
USER: eğilim, trendi, eğilimi, eğilimin, eğilimine
GT
GD
C
H
L
M
O
trends
/trend/ = NOUN: eğilim, akım, gidişat, yön, meyil;
USER: eğilimler, trendleri, eğilimleri, eğilimlerini, trends
GT
GD
C
H
L
M
O
truck
/trʌk/ = NOUN: kamyon, el arabası, takas, değiş tokuş, yük vagonu, trampa, pılı pırtı, ilişki, bostan sebzesi, değersiz eşya, direk şapkası;
VERB: değiş tokuş etmek, takas etmek, mal ile ödemek, alışveriş yapmak, kamyonla taşımak;
USER: kamyon, forklift, arabası, truck, kamyonu
GT
GD
C
H
L
M
O
true
/truː/ = ADJECTIVE: gerçek, doğru, hakiki, asıl, tam, içten, sahi, esaslı, aslının aynı, safkan;
ADVERB: doğru, gerçekten, tam olarak, sadık kalarak;
USER: gerçek, doğru, true, doğrudur, gerçek bir, gerçek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
truly
/ˈtruː.li/ = ADVERB: gerçekten, hakikaten, içtenlikle, içten, doğru olarak, sadakâtla;
USER: gerçekten, gerçek, gerçek anlamda
GT
GD
C
H
L
M
O
trust
/trʌst/ = NOUN: güven, tröst, emanet, itimat, kredi, inanma, ümit, güvenilir kişi;
VERB: güvenmek, itimat etmek, inanmak, inancı olmak;
USER: güven, Güvenebileceğiniz, güvendiğiniz, güveniyorum, güvenmek
GT
GD
C
H
L
M
O
trusting
/ˈtrʌs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: güvenen, çabuk inanan;
USER: güvenen, güvenerek, güveniyorum, güvenme, güvenmek
GT
GD
C
H
L
M
O
trying
/ˈtraɪ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: uğraşan, yorucu, üzücü, zahmetli, uğraştırıcı, sıkıcı, sabrı zorlayan, kalkışan;
USER: çalışıyor, çalışan, çalışırken, çalışıyorum, çalışıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
turn
/tɜːn/ = VERB: çevirmek, dönmek, döndürmek, dönüştürmek, geçmek, olmak, sapmak, dönüşmek;
NOUN: dönüş, dönme, sıra, dönüm;
USER: çevirmek, dönüş, açmak, edecek, açın
GT
GD
C
H
L
M
O
turned
/tərn/ = ADJECTIVE: dönük, kıvrık, katlanmış, tornada işlenmiş;
USER: dönük, açık, döndü, çıktı, zorlandı, zorlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
turnover
/ˈtərnˌōvər/ = NOUN: devir, devir hızı, iş hacmi, devirme, devrilme, fire, satış işlemleri, eksilme, meyveli turta;
USER: devir, ciro, cirosu, sermaye, cirosunun
GT
GD
C
H
L
M
O
twitter
/ˈtwɪt.ər/ = NOUN: heyecan, cıvıltı, kıkırdama;
VERB: kıkırdamak, cıvıldamak, kıs kıs gülmek, heyecandan titremek, sesi titremek;
USER: heyecan, twitter, Twitter'da, Twitter'dan, Twitter'a
GT
GD
C
H
L
M
O
type
/taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge;
VERB: daktilo ile yazmak;
USER: tip, tür, Çeşidi, türü, tipi
GT
GD
C
H
L
M
O
uber
/ˈo͞obər/ = USER: uber, Über, Çalıntı, Çalıntı Über,
GT
GD
C
H
L
M
O
ui
= USER: ui, Arabirimi, kullanıcı arayüzü, kullanıcı ARABIRIMI,
GT
GD
C
H
L
M
O
unable
/ʌnˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: aciz, gücü yetmez, elinden gelmez, yapamıyacak durumda;
USER: aciz, mümkün, yapamaz, edemiyoruz, durumda
GT
GD
C
H
L
M
O
understand
/ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek;
USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması
GT
GD
C
H
L
M
O
understanding
/ˌəndərˈstand/ = NOUN: anlama, anlayış, kavrama, kavrayış, anlaşma, uzlaşma, zekâ, uyuşma, şart, hissetme;
ADJECTIVE: anlayışlı, akıllı, halden anlar, halden anlayan, zeki, kafalı;
USER: anlayış, anlayışı, anlaşılması, anlama, anlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
unique
/jʊˈniːk/ = ADJECTIVE: benzersiz, eşsiz, özgün, tek, biricik, mükemmel, rakipsiz, yegâne, bir değerli;
NOUN: eşsiz şey, nadir şey;
USER: benzersiz, eşsiz, benzersiz bir, eşsiz bir, özgü
GT
GD
C
H
L
M
O
until
/ənˈtɪl/ = PREPOSITION: kadar, dek, değin;
CONJUNCTION: kadar, -inceye kadar;
USER: kadar, sonu, dek, yılına kadar, yılına kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
updates
/ʌpˈdeɪt/ = NOUN: güncelleştirme, güncel veriler, modernleştirme;
USER: güncellemeler, güncellemeleri, güncelleştirmeleri, güncellemer, güncelleştirmelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
useful
/ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar;
USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
user
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya
GT
GD
C
H
L
M
O
users
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcılar, kullanıcı, kullanıcıları, kullanıcıların, kullanıcılarının
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
valuable
/ˈvæl.jʊ.bl̩/ = ADJECTIVE: değerli, kıymetli, faydalı;
USER: değerli, değerli bir, değerlidir, önemli, kıymetli
GT
GD
C
H
L
M
O
value
/ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam;
VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek;
USER: değer, değeri, değerini, value, değerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
vast
/vɑːst/ = ADJECTIVE: geniş, çok, çok büyük, uçsuz bucaksız, dünya kadar;
NOUN: büyük boşluk;
USER: geniş, büyük, geniş bir, büyük bir, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
vastly
/ˈvɑːst.li/ = ADVERB: çok;
USER: çok, büyük ölçüde, ölçüde
GT
GD
C
H
L
M
O
ve
/ -v/ = USER: ettik
GT
GD
C
H
L
M
O
vectors
/ˈvek.tər/ = NOUN: vektör, taşıyıcı, portör;
USER: vektörler, vektörleri, vektörlerinin, vektör, vektörlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
vendor
/ˈven.dər/ = NOUN: satıcı, satış makinesi;
USER: satıcı, satıcınıza, satıcısına, satıcının, satıcısı
GT
GD
C
H
L
M
O
verge
/vɜːdʒ/ = VERB: çalmak, meyletmek, sınırında olmak, yaklaşmak, eşiğinde olmak;
NOUN: kenar, sınır, eşik, daire, piskopos asası, sütun gövdesi;
USER: yaklaşmak, eşiğinde, eşiğine, verge, sınırında
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
via
/ˈvaɪə/ = PREPOSITION: üzerinden, yolu ile;
NOUN: yol;
USER: üzerinden, ile, aracılığıyla, yoluyla, üzeri
GT
GD
C
H
L
M
O
viable
/ˈvaɪ.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: geçerli, yaşayabilir, yaşar;
USER: geçerli, yaşayabilir, uygun, canlı, uygulanabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
virtual
/ˈvɜː.tju.əl/ = ADJECTIVE: sanal, gerçek, asıl, gerçek kuvveti olan;
USER: sanal, Virtual, sanal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
vision
/ˈvɪʒ.ən/ = NOUN: vizyon, görme, görüş, hayal, görme gücü, hayal gücü, önsezi, ileriyi görme, kuruntu, görülmeye değer şey, güzel kimse;
VERB: hayal gibi görmek;
USER: vizyon, görme, vizyonu, görüş, vizyonunu
GT
GD
C
H
L
M
O
vs
= USER: vs, v
GT
GD
C
H
L
M
O
waiting
/wāt/ = NOUN: bekleme, bekleyiş, refakât, eşlik;
ADJECTIVE: bekleme, ihtiyatlı, temkinli;
USER: bekleme, bekliyor, bekleyen, bekliyordu, bekletme
GT
GD
C
H
L
M
O
walk
/wɔːk/ = NOUN: yürüyüş, yürüme, yol, gezinti;
VERB: yürümek, dolaşmak, yürütmek, gezmek, gezdirmek, dolaştırmak, yürüyerek gitmek, yürüyüşe çıkarmak;
USER: yürüyüş, yürümek, yürüyerek, yürüme, yürümeye, yürümeye
GT
GD
C
H
L
M
O
want
/wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak;
NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme;
USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
washing
/ˈwɒʃ.ɪŋ/ = NOUN: yıkama, çamaşır, yıkanma, bulaşık yıkama, ince boya, lavman, ince kaplama;
ADJECTIVE: çamaşır;
USER: yıkama, çamaşır, yıkanması, yıkanma
GT
GD
C
H
L
M
O
watch
/wɒtʃ/ = VERB: izlemek, seyretmek, bakmak, gözlemek, kollamak, dikkat etmek, gözetlemek, beklemek;
NOUN: saat, seyretme, nöbet, kol saati;
USER: izlemek, seyretmek, izlenebilmesi, izleyebilirsiniz, izle
GT
GD
C
H
L
M
O
wave
/weɪv/ = NOUN: dalga, el sallama, hare;
VERB: sallamak, el sallamak, dalgalandırmak, dalgalanmak, sallanmak, dalgalı olmak, el hareketi yapmak;
USER: dalga, dalgası, wave, dalga fırın, dalgasının
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
web
/web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde;
VERB: bağlantı levhası;
USER: web, internet
GT
GD
C
H
L
M
O
website
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et
GT
GD
C
H
L
M
O
websites
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web siteleri, web, web sitelerinin, web sitelerini, web sitesi, web sitesi
GT
GD
C
H
L
M
O
weekday
/ˈwiːk.deɪ/ = NOUN: iş günü, çalışma günü, hafta içi gün;
USER: iş günü, hafta içi, günlük, haftanın günü, haftanın
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
were
/wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
whatever
/wɒtˈev.ər/ = ADJECTIVE: ne, hangi, hiç;
PRONOUN: ne, herhangi, her ne;
USER: ne, ne olursa olsun, olursa olsun, her türlü, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
whenever
/wenˈev.ər/ = ADVERB: her ne zaman, bir ara;
CONJUNCTION: -ince, -dığında, -diğinde;
USER: her ne zaman, zaman, her, ne zaman, olduğunda
GT
GD
C
H
L
M
O
where
/weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden;
PRONOUN: yer, nere;
CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde;
USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
wherever
/weəˈrev.ər/ = ADVERB: her nerede, nerede olursa, her nereye;
CONJUNCTION: her nerede, nerede olursa, her nereye;
USER: her nerede, nerede olursa, her yerde, yerde, yere, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
while
/waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit;
ADVERB: iken;
CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken;
USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken
GT
GD
C
H
L
M
O
who
/huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o;
USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
why
/waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye;
NOUN: sebep;
USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
win
/wɪn/ = VERB: kazanmak, ulaşmak, galip gelmek, ele geçirmek, dostluğunu kazanmak, elde etmek, ikna etmek;
NOUN: galibiyet, kazanma, zafer, başarı;
USER: kazanmak, kazan, kazanır, kazanma, kazanacak, kazanacak
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
within
/wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için;
PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında;
NOUN: iç, iç kısım;
USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
without
/wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda;
PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden;
CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin;
USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden
GT
GD
C
H
L
M
O
won
/wʌn/ = NOUN: won;
USER: won, kazandı, kazanan, kazanılan, kazanmış, kazanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
wondering
/ˈwʌn.dər/ = NOUN: şaşırmış;
ADJECTIVE: şaşkın;
USER: merak, merak ediyor, yapabileceğinizi merak, merak ediyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
word
/wɜːd/ = NOUN: kelime, sözcük, söz, haber, laf, tabir, emir, parola, vâât, bilgi, lâkırdı, lügat, iki çift lâf;
VERB: söylemek, ifade etmek;
USER: kelime, sözcük, sözcüğü, kelimesi, word, word
GT
GD
C
H
L
M
O
work
/wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet;
VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek;
USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
worker
/ˈwɜː.kər/ = NOUN: işçi, emekçi, amele, yaratıcı;
USER: işçi, işçisi, çalışan, işçinin, çalışanı
GT
GD
C
H
L
M
O
workers
/ˈwɜː.kər/ = NOUN: işçiler, emekçiler, işçi sınıfı;
USER: işçiler, işçi, işçilerin, işçileri, çalışanları
GT
GD
C
H
L
M
O
working
/ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı;
ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel;
USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
workplace
/ˈwɜːk.pleɪs/ = NOUN: işyeri, atölye, dükkân;
USER: işyeri, işyerinde, iş, yeri, iş yeri
GT
GD
C
H
L
M
O
works
/wɜːk/ = NOUN: eserler, çalışmalar, işler, iş, fabrika, yapıtlar, yapı, atölye, imalathane, tesis, istihkâm;
USER: işler, çalışır, çalışıyor, çalışan, işleri, işleri
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
worth
/wɜːθ/ = NOUN: değer, bedel, değerli şey;
ADJECTIVE: değer, değerinde, bedel, layık;
VERB: değmek;
USER: değer, değerinde, worth, değeri, buna değer, buna değer
GT
GD
C
H
L
M
O
worthless
/ˈwɜːθ.ləs/ = ADJECTIVE: değersiz, beş para etmez, önemsiz, karaktersiz;
USER: değersiz, değersiz bir, değersizdir, işe yaramaz, beş para etmez
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
wreak
/riːk/ = VERB: çıkarmak, almak;
USER: çıkarmak, yol, yol açıyor, açıyor, Ülke çapında çeşitli
GT
GD
C
H
L
M
O
wrist
/rɪst/ = NOUN: bilek, krank pimi, piston pimi;
USER: bilek, kol, el bileği, bileği, bileğinizin
GT
GD
C
H
L
M
O
write
/raɪt/ = VERB: yazmak, yazı yazmak, mektup yazmak, kaleme almak, kâğıda dökmek, bestelemek, yazarlık yapmak;
NOUN: yazı yazma;
USER: yazmak, yazma, yazın, yazmaya, geç, geç
GT
GD
C
H
L
M
O
wrong
/rɒŋ/ = ADJECTIVE: yanlış, hatalı, ters, haksız, bozuk, uygunsuz;
ADVERB: yanlış, ters, ters olarak;
NOUN: hata, haksızlık, suç, yanlış yol;
VERB: haksızlık etmek, günahına girmek, eziyet etmek;
USER: yanlış, yanlış bir, sorun, ters, hatalı
GT
GD
C
H
L
M
O
year
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yılın, yıllık, yılı, yılda, yılda
GT
GD
C
H
L
M
O
yes
/jes/ = USER: yes-, yes, yea, yep, olumlu cevap;
USER: evet, Var, evet hayır, Yes, Evet'i, Evet'i
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
965 words